29 Şubat 2008 Cuma

iki kere yeneriz biz de


dün akşam Euroleague ve basketbol tarihinde eşine az rastlanır belki de hiç rastlanmayan bir olaya tanık olduk
Litvanya şampiyonu ile karşılaşan Fenerbahçe Willie Solomonun son saniye basketiyle maçı 81-79 kazanmıştı.
taraftarlar bayram yapıyordu
gece babamla maçı konuşurken "baba izlemeliydin son saniye basketiyle yendik" diyorkene aynı dakikalarda spor haberlerinde maç 95-91 bitti yazıyordu
ulan nasıl olur diye düşüncelere daldım
maçı son saniye basketiyle almıştık evet
ama o zaman maç ya 95-93 ya da 93-91 bitmesi gerekmez mi
4 sayı fark attıysak ben niye son saniye basketine bu kadar sevindim acep diye deriin düşüncelerdeyken babam daha izlediğin maçı bile bilmiyorsun diye gülüyordu
sonra kanal 24'e zap esnasında uğradığımda Murat Murathanoğlu ve Yiğiter Uluğ'u Abdi İpekçide gördüm
ya saat kaç oldu bunlar hala buradalar mı diye merakla dinlemeye koyuldum ve işte o an anladım
efendim maç Solomonun sayısıyla biter
millet duşunu almaya soyunma odasına gider
taraftarlar salonu boşaltıp sevinçle evlerine dönerler
ancak Litvanyalılar bu baskete itiraz eder
3 hakem ve saha komiseri Kanal 24'ün naklen yayın aracına gider ve yayın görüntülerinden son saniye basketini inceler
3 hakem sayı verirken saha komiseri Yunanlı kamilin teki hayır efendim zinhar olamaz der ve duşunu almış oyuncular boş salona çağrılır
5 dakika uzatma oynayacaklardır
gece kanal24 tekrarını verdi maçın da izleyebildim son 5 dakikayı
son 5 dakikada Fener 95-91 galibiyete ulaşır
Solomon 27 sayı ile maçın yıldızıydı
ama ben başka birisinden bahsedeceğim
Emir Preldzic
bu çocukta ağa mayası var diyordu Vizontelede Rıfat için
ben de bunu Preldziç için kullanıyorum
bu çocukta ağa mayası var
çok çok büyük bir oyuncu olacak bu gidişle
Sloven ümitlerinin yıldızıydı alınmasına sevinmiştim ve dikkatle izlemeye koyulmuştum onu
Tanjeviç belliki tıpkı yıllar önce Bodiroga efsanesini yarattığı gibi bir yıldız yetiştiriyor
1,2,3,4 mevkide de oynayabiliyor
çok savaşçı çok mücadeleci
Solomon oyundayken oyun kuruculuk yaparak Solomonun aktif dinlenmesini sağlıyor
dünki maçta da rakibin 4 numarası olan Bajramoviçi tutma görevini aldı
Semih ve Oğuz yavaş kalıyorlardı ona karşı
ve genelde dışarıda top alarak ya 3lükle ya da driplingle sayı üretiyor ya da faul aldırıyordu
nitekim de 22 sayı kaydeti
ama Preldzic zor bir görev alıp onu tutmaya başladığında işin rengi değişti
son 2 dakika 5 sayı ile öndeydi konuk Rytas
o 2 dakikada Emir önce 2 hücum faul yaptırdı Bajramoviçe ve oyun dışı bıraktırdı
ardından bir de 3lük yolladı
ve gitti denilen maç hakemlere rağmen geri geldi
Emir demiri keser diye bir atasözümüz var
inşallah Emir,Demir Kaan Mrsiç kaptanımızı kesmez hehehe
ama bu çocukta ağa mayası var
çok katkısı olacak Fenerbahçeye
çok büyük yıldız olacak

Tanjeviçin nişancıları 3'te 2 ile yolu yarıladı
bundan sonra kalan 3 maçın 2'si evimizde
alırsak ilk sekize kalırız
haydi inşallah
yolumuz açık şansımız bol olsun

hay naledossun ya


kurulduk ekran başına Çarşamba günü
amaç 3 maçtan en az 2 galibiyet
önce Fenerbahçe Galatasaray maçı
tam turu geçiyoruz diye sevinirken son dakikada Ümit Karan'ın golüyle yıkıldık

sonra sırada Roma İnter maçı
Roma sürklase ediyordu İnteri
İnter ezim ezim eziliyor ve ligdeki ilk yenilgisini yine Romanın gladyatörlerinden alacak gibiydi
Totti kaptanın golüyle 1-0 öne geçen Roma insan olduğuna inanmadığım Cesar'a takılıyordu hep
3 oyuncu değişikliğini yapan İnter Maxwell'in ayağını ters basmasıyla sakatlanmasının ardından 10 kişi kalıyordu
maçın hakemi Rosetti benim İtalyada en sevdiğim hakem
şahane de maç yönetiyordu
Cüneyit çakır görmüş bünyemi bir nebze olsun "vay be dünyada iyi hakemler de varmış" düşüncesiyle rahatlatıyordu
hay düşüncemi eşek arısı soksun emi
tam böyle derken sakatlanan Mexes kale arkasında tedavi oluyordu
tedavisi bitince sahanın kenarından oyuna girecek ya
neymiş efendim dışardan dolanmak varken köşe gönderinin önünden geçti sahaya girdi diye sarıyı gördü
bundan bir dakika sonra haksız bir sarı daha görüp oyundan atıldı
maçın son dakikalarında ad Zanetti ceza sahası önünde vurdu sadece
o top gitti gol oldu
ne kadar iyi oynarsanız oynayın kalede Doni gibi biri varsa beyhude oluyor
hiç sevemedim bu herifi ya
Peste bile Curciyi oynatırım
eğer Cesar Romada olsaydı şu an lider Romaydı valla

neyse efendim burada da üzgün ve de süzgün zaplara gark olup kanal a'yı buldum
Valencia Barcelona deplasmanındaydı
o maçtan pek bir ümidim yoktu ama yine de bir umut kuruldum tv karşısına
gerçi zaten yığılmış vaziyette kuruluydum ama olsun işte lafın gelişi geçtim tv karşısına
neyse işte uzatmayayım sihirbaz David Villa Arizmandinin ortasında golü buluyor ve Valencia deplasmanda 1-0 öne geçiyordu
maç böyle devam ediyor Barca bastırıyordu ama hey yavrum hey kalede Hildebrand var, Mehmet Ali Birand mı var sandınız leyn
fakat heyhat
kader beni o gün mutlu uyutmak istemiyordu
90+bilmem kaçta Xavi golü atıyor ve 3'te sıfır çekip kalıyordum

senin Fener'de işin ne ?


buna sinir oluyorum işte
çoluk çocuğu dolduruyorlar takıma
koskoca Fener gibi bir takımda Gökhan Gönül'ün işi ne ya
birader sana hiç mi öğreten yok kuralları
ne diyor kural git bir oku

"sahada top varken ,top toplayıcı çocuk sahaya ikinci bir top atarsa rakip takımın en iyi oynayanı oyundan atılır"

bu kadar basit kuralları bile bilmiyorsun
ne bu cahillik
ondan sonra da hakemlerle aramız açılıyor
cıx cıx cıx
ben başkan olsam senin lisansını hemen yırtardım
olmaz böyle ama ya

Siyah şortlu katil

Fenerbahçe 22 Nisan 2006 yılında Galatasaray'ı 4-0 yenerken maçın hakemi Cüneyt Çakır Adnan Polat tarafından istenilmeyen adam ilan edilmişti
ve o günden beri yamulmuyorsam Galatasaray'ın maçlarına verilmiyordu
Haluk Ulusoy federasyonu Çakır'ı Galatasaray maçlarına vermezken Fenerbahçelilerin nefret ettiği Selçuk dereli neredeyse her maç Kadıköydeydi
kombinesi mi var anlamıyorum benden çok görüyor mabedi
yeni federasyon,yeni MHK ilk derbisinde en iyi hakemlerinden biri olarak gördüğü Çakırı atıyordu
o da kendini Galatasaray camiasına affetirmek niyetindeydi zaten
Fener elense ne
26 yıldır alamıyor kupayı kimse önemsemez bu katliamı zaten di mi
her sene Fenerliler bir hakeme kabahat buluyor zaten
çok paranoyağız ya biz Fenerliler de
bizim hakemlerimiz çok iyi aslında
o yüzden dünya kupalarında Uganda'dan Benin'den Belize'den hakem var da biz hala 74'teki Doğan Babacan'ımızla övünürüz
ya Fenerliler haklı bu konuda ya da karşı taraftakiler
şapkanızı önünüze koyun düşünün artık

neyse gelelim saçma kararlarının bazılarına
o kadar çok ki bakalım 2 gün sonra neleri hatırlayabileceğim
hatırladığım kadarıyla maçta 30-40 anca faul var ama 15 sarı 4 kırmızı var
kartlardan Volkanınki hariç hepsi hatalı heralde
Lugano'nun ilk hareketine sarı kart göstermesi hadi bir derece takdir hakkıdır
ama her maç yaptığı el işaretini gözüne gözlük eline sözlük .. olarak değerlendirmesi saçmaydı
adam Uruguaylı ve İspanyolca konuşuyor
nasıl anlatacak ya derdini mecburen Tarzancayla
yıllar önce Daum Beşiktaşın başındayken Antalya maçında hakem Ünsal Çimen'e topa müdaheleyi el işareti ile anlatıyordu
tabi hakem bunu Türk futbolseverlerin vazgeçilmez tezahüratı i.. hakem olarak algılamış ve onu tribüne göndermişti
bunda da Lugano farklı şey anlatırkan hakem farklı anlamış ve kartına elini götürmüştü
orada Lugano'nun "valla yanlış anladı galiba" türünden bakışı zaten anlam karmaşısını özetliyor gibiydi
kaldı ki o pozisyonda faul de yoktu

ilk yarıda ayağı çime takılan Lincolne kendini attığı için sarı kartını gösteriyordu
ama daha sonrasında Lincolnün işaret parmağını kafasına götürmesini cezasız bırakıyordu
bana göre orada Lincoln anlamıyorum ya diyerek elini götürmüştü ama Luganoyu yanlış anlayan bunu da yanlış anlayabilir ve sen bana aklımdan sorunum olduğunu mu söylüyorsun deyip kartı basabilirdi

Selçuk'un sarı kartı yanlıştı.yerdeki Burak'ı itmesi her zaman kart olmaz

Volkan Yaman'a topu değiştirdiği için sarı kart göstermesi saçmaydı.Adam 35. dakikada vakit mi geçirecek sanki..

Gökhanın Lincolnü arkadan düşürmesine sarısı doğruydu ama aynı pozisyonda Aurelio'ya arkadan dalan Ardaya kart yoktu

ilk yarının son düdüğünü taç atışı kullanılmadan çalmıştı ama yine de beklemeliydi atak bitene kadar

ikinci yarı başlarken Hakanın Deividi arkadan çekmesi sarı karttı

bundan bir iki dakika sonra Deividin Ardayı düşürdüğü pozisyonda faul yoktu,Arda kendini yere attı ve sarı kart görmeliydi

ki aynı Arda yine ceza sahasında yere attı kendini hakem devam dedi ama kartı göstermedi

ve gelelim maçın kırılma anına
Gökhanın kartına yorum bile yapılmaz resmen şartlı refleks hakeminki
maçın en iyi oyuncusu atılmalıydı yoksa mazallah Fener turu geçecekti

ama aynı hareketin daha beterini yapan Alexe sarıyı veremedi

aynı Alexin gördüğü sarı doğruydu ancak skor 2-1ken yaptığı bariz kartlık faulde kart gösteremedi

Volkana gösterdiği kart doğruydu ama Lincolne niye sarı kart gösteriyor
Ali Sami Yende hiç bir galatasaraylı Fenerliden kaçmamalı diye gururuna mı yediremedi acaba
çünkü küfrettiği için gösterecekse direkt kırmızı olmalıydı cezası
hayır küfür için atmadıysa ne için attı

bunlar benim hatırladıklarım

dün PFDK ise itirazların hepsini bir çırpıda çabucak reddeti
demekki hakem muhteşem maç yönetmiş ben paranoya yapmışım
2008 ve 2010da 100'lerce hakemimiz maç yönetecek o zaman

Derbin mi var derdin var


Daha önce de Fenerbahçe Galatasaray derbilerinin Türk futbolunun en güzel geceleri olduğunu yazmıştım.
Çarşamba günü de öyle bir maç bekliyorduk
Nereden bilebilirdik ki Cüneyt Çakır adlı siyah şortlu hakem görünümlü katilin geceyi zehir edeceğini..
Gecenin rengi sarı kırmızıydı
ancak bu sarı kırmızı Galatasaray'ın değil,siyah şortlunun gösterdiği ve göstermediği kartların rengiydi.
Sevillayı Kadıköy'e gömen Fenerbahçenin asları 1 haftalık dinlenmesinin ardından sahadaydı.Leverkusen'den 5 yiyip elenen,ardından da son yıların en büyük sürprizine imza atarak lig sonuncusu Kasımpaşa'ya Ali Sami Yen'de yenilen Galatasaray Fenerbahçe önüne hem Fenerbahçe karşısındaki makus talihini yenmek hem de taraftarlarına kendini affetirmek için çıkıyordu.
Nitekim 2. golde golü Ümit Karan atmasına rağmen Arda'nın formasını çıkarıp sevinmesi bu aşırı motivasyonun ve Fener karşısındaki ezilmişliği simgeliyordu.

Galatasaray maça çok hırslı ve hızlı başlıyordu.Orta sahayı iki 20'lik gence emanet eden ev sahibi Lincoln ve Arda ,Ümit ve Hakan ile 4 forvetli bir yapıda maça başlıyordu.Mehmet Topal'ın mücadelesi bu riski bertaraf eden en önemli faktördü.
daha 30. saniyede golü kaçıran Hakan Şükür bundan 4 dakika sonra Ümit'in müthiş pasında defansın arkasına sarkıp golü buluyordu.Bu golün ardından Fener tribünlerine el işareti yapan Hakan 20 yıllık beyefendi futbolcu imajına gölge düşürüyordu.Yakışmadı.
Fenerbahçe bu golün ardından soldan gelmeye çalışıyorancak Galatasarayın etkili presiyle oyun kurmakta zorlanıyordu.Galatasaray bu maçı Fenerbahçe'den daha çok istiyor görünüyordu.
Ancak Fenerbahçe'yi takip edenler Fener'in kötü başladığı bir çok maçta maça ağırlığını koyarak rahat galibiyetler aldığını çok iyi bilir.Kadro olarak Fenerbahçe lig üzerinde bir kadroya sahip
Ne olurdu bilemiyoruz tabi şu an
Belki Galatasaray bu iyi oyununu 90 dakikaya yayar ve maçı kazanırdı.Bunu öğrenmemizi engelleyen kişi siyah şortlu oluyordu.

Galatasaray'ın yıllardır maçlarına veril(e)meyen Çakır kendisini Galatasaray taraftarına affetirme telaşındaydı.Oysa Galatasaray zaten iyi oynuyordu ve hakeme ihtiyacı yoktu.
Hakem konusuna sonra değineceğim.Efnedim 4. dakikada Hakan ile öne geçen Galatasaray; bu skorun yıldızlarla dolu Fenerbahçe karşısında riskli olduğunu bildiği için yüklenmeye devam ediyordu.Nitekim 14. dakikada Aurellio ,Alex'in ortasında bomboş durumda altıpasta dokunabilse Fenerbahçe'nin etkinliğini görecektik.

Lugano 3 dakikada 2 kart görerek 26'da oyun dışı kalıyordu
Zico bunun üzerine Uğur Yasin değişikliğine gidiyor,Deivid'i sola Aurelio'yu sağa çekiyordu.
Lugano atıldıktan sonra kullanılan serbest vuruşta Lincoln'ün yerden ortasını Ümit müsait pozisyonda auta gönderiyordu.Lincoln'ün pasıyla Hakan ceza sahasına dalıyor Volkan'ın müdahele ettiği top tıngır mıngır kaleye giderken Yasin taca atıyor bundan birkaç dakika sonra da bu sefer Hakan Lincoln'ü kaleciyle karşı karşıya getirdi fakat Lincoln bunu değerlendiremedi.
İlk yarı Fenerbahçe yarı sahasında oynanıyor ancak başka gol olmuyordu.

İkinci yarıya etkili başlayan 10 kişilik Fenerbahçe'ydi.Kimse kusura bakmasın ama Kalli hoca falan değil.10 kişilik Fenere elenirim korkusuyla takımı geriye çekmesi Fenerin baskısının en büyük nedeniydi
Maçın 63. dakikasında benim "çocuk" diye bahsettiğim GökhanSelçuk'un saçma pasını önce göğsüyle indiriyor ardından da orta saha çizgisinde aldığı topla 6 Galatasaraylı'yı Messivari çalımlayıp ceza sahasına kadar geliyordu.Burada boş durumdaki Kezman'a pasını aktaramayıp kaleyi deniyordu ve top Aykut'ta kalıyordu.
Bundan bir dakika sonra Volkan'ın ortasında Hakan Şükür kariyerine yakışmayacak bir golü kaçırıyordu.

Fener'in iskanyar çocuğu ve sahanın en iyisi Gökhan 66. dakikada sağ kanattan tac atışını kullandı.Deivid ile paslaştı ve alır almaz başladı ölümcül driplingine..
3 kişiyi geçip sağ çaprazdan topu kalenin sağının 90'ına çakıyor ve Carlos'tan görmeyi beklediğimiz gollerden birini kaydederek ilk yarıda Galatasaray kaptanının el kol hareketi yaptığı taraftarına koşuyordu.
Unutmadan bu gol öncesi Zico Selçuk'u Semih ile değiştirerek forveti çiftleyip Ri-Zicoya giriyordu ve bunun da meyvesini alıyordu
Kalli ise bu hamleye karşı bir hamlede bulunmadı.Oysaki hücumcularından birini eksiltip Deivid ve Gökhan'ın koridor yaptığı sol kanatta sarı kartlı Volkan'ı rahatlatmalıydı.
Skor 1-1 olunca Zico Kezman'ı kenara alıp orta sahayı güçlendirecekti.Tahminim o ki Önderi oyuna alıp Gökhanı orta sahaya kaydıracak böylece hem defansı hem orta sahayı hem de hücumu tek bir değişiklikle tazeleyecekti .Bunu da yine siyah şortlu yüzünden öğrenemedik.

Tarihin en ilginç kararlarından biriyle "çocuk"u oyundan atıyordu. Zico kafasındaki tercihi bu sefer mecburi olarak yerine getiriyordu ve Önder Kezmanın yerine oyuna dahil oluyordu

Siyah şortlunun bu yardımı Kalliyi uyandırdı ve Alman hoca geç kalmış bir şekilde ama doğru değişikliklerle Serkan ve Nondayı yani elindeki tüm hücumcuları 9 kişilik Fenerin karşısına sürüyordu.

Maçın son bölümlerinde sol açığa geçen büyük kaptan Alex bir komutan gibi takımını savunmada organize ediyor ve skoru korumak için büyük gayret göstermekteydi.Heryere koşuyor her topa basıyor varlığıyla bile güven vermekteydi.Hakem ise 4 dakika maçı uzatarak emeklerinin boşa gitmemesi için uğraşırken 90+2'de Nondanın ortasında boşta kalan topu Ümit filelere göndererek yarı finalisti belirliyordu.
Ama daha maç bitmiyordu. Golden sonra anlaşılmaz bir şekilde Volkan'a küfreden Lincoln'e milli kalecinin tepkisi sert oluyordu.Siyah şortlu iki oyncuyu da oyun dışı bırakıyordu.Son dakikalarda ise Fener kalesine Yasin geçiyordu.

Maçtan sonra çiftetelli ile kutlama yapan Galatasaraylı futbolcular yengeç dansı yapan Fenerbahçeye nazire yapıyordu güya..
güya diyorum çünkü bunu 4 yıl önce Hooijdonk'un yaptığını unuttular sanırım.
Sahadan çıkarılmayıp Galatasaray'ın kutlamalarını izlemek zorunda bırakılmaya çalışıılan Fenerbahçe taraftarları bunlara aldırmıyor ve yense de yenilse de vazgeçilmez aşkı olan Fenerbahçe için tezahüratlarına devam ediyor ve Ali Sami Yeni inletmeyi sürdürüyorlardı.

Maçın yıldızları çocuk ve Mehmet Topal idi
Ama yooook
o kadar bencil bir hakem vardı ki sahada maçın yıldızı ne o takımdan ne bu takımdan çıksın,maçtan sonra sadece ve sadece ben konuşulayım diyordu
Konuşuyoruz merak etmesin
İyi dileklerle anıyoruz güzel futbol derbisini katleden siyah şortluyu..



not: Elim yüzünden biraz gecikti yazı,kusura bakmayın..

26 Şubat 2008 Salı

Inter - Roma


Serie A'da sezonun en önemli karşılaşması belki de
geçen senenin şampiyonu Inter bu sene de şampiyonluğun en güçlü adayı konumunda
geçen senenin ikincisi Roma bu sene de Inter'in ensesinde
ancak 9 puanlık bir fark var son 14 haftaya girilirken
çok uzun bir süre var elbette ama namağlup durumdaki Inter'in bu saatten sonra şampiyonluğu vereceğini düşünmek de fazlasıyla iyimserlik olur
bu ancak Spaletti'nin ilk göreve geldiği zaman 12 maçlık galibiyet serisini tekerrür etmesiyle mümkün olabilir

Roma iyi oynayan bir takım
özellikle orta sahayı çok iyi kullanıyorlar
ama hücumda bir türlü istediklerini elde edemiyorlar
Totti'nin sakatlığı ve Vucinic'in gol vuruşlarındaki şanssızlığı veya beceriksizliği neticesinde küçük maçlarda çok puan kaybettiler
bana göre Montella ve Batistuta'dan beri forvet alınmaması en büyük hata
iyi bir forvet ve arkasında Totti ile çok daha farklı bir Roma izleriz
ancak bu sene geçti gibi

Inter'in şampiyonluğu artık kesin gibi birşey
adamları ligde yenen yok henüz
resmi maçlarda iki yenilgi aldılar
birisini Türk Futbolunun parlayan güneşi Fenerbahçe'den diğerini de hafta içinde yine bir Şampiyonlar Ligi müsabakasında İngilizlerin en büyüğü Liverpool'dan aldılar
çok geniş bir kadrosu var
öyle ki Adriano gibi "ancak stad ışıklarının söndürülmesiyle durdurulması mümkün" bir ismi kadro dışı bırakmaları/ göndermeleri bile takımı bozmaz
öyle ki Materazzi,Ibrahimoviç ve Vieira'nın kavga etmesi bile takımı bozmaz
öyle ki Sampdoria karşısında sahadan silinip bir puanı zar zor kurtarmaları bile takımı bozmaz
öyle ki Mancini gibi kıymeti kendinden menkul bir adamın yönetmesi bile takımı bozmaz

Real Madrid'i yenmesinin ardından ligde de güçlü Fiorentina'yı Cicinho ile geçen Roma bu maçta yenilmemeye oynayacak öncelikle
çünkü olası bir yenilgide fark 12'ye çıkacak ve zaten zor olan şampiyonluk iyicene elden kaçacak

ama öyle ya da böyle Inter şampiyon olacak ve Avrupa'da 100. yılında şampiyon olan 14. takım olacaklar gibi

diğer 13 takımı bir hatırlayalım isterseniz son olarak,maksat muhabbet olsun

1-Celtic (İskoçya) 1888
2-FC Porto (Portekiz) 1893
3-AC Sparta Prag (Çek Cumhuriyeti) 1893
4-Kopenhag (Danimarka) 1893
5-IFK Göteborg (İsveç) 1894
6-FC Juventus (İtalya) 1897
7-FC Barcelona (İspanya) 1899
8-AC Milan (İtalya) 1899
9-FC Bayern Münih (Almanya) 1900
10-SS Lazio Roma (İtalya) 1900
11-Beşiktaş (Türkiye) 1903
12-FC Chelsea (İngiltere) 1905
13-Fenerbahçe (Türkiye) 1907

Serie A'da 25. haftanın en önemli maçı olan Inter Roma maçı yarın (27.02.2008 / Çarşamba)Giuseppe Meazza stadyumunda Türkiye Saati ile 21:30'da arzı endam edecek maçı Kanal 24 de canlı olarak verecek

savrulup gitmek varmış ayrı yörüngelerde

Gürün’de doğdum
Allah’ın bol
yoksulluğun kol gezdiği,
babanın gurbet,
ananın ağıt düzdüğü
ve öküzün örümcekle çiftleştiği
yerlerin birinde doğdum

der Kavel adlı şiirinde Hasan Hüseyin Korkmazgil
Gürün'de doğan şair'in eşi yani Temmuz'un annesi Azime Korkmazgil Burdurlu'dur
yani iki taraftan da hemşerim sayılabilir(sayılmaz ama sayılsın)

26 Şubat 1984'te yani tam 24 sene önce bugün göçüp gitti usta

gece leylak ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
uy anam uy
Şubat'ta ölmek de zor

fazla söze gerek yok şairler şiirleriyle anılır
ve biz de bunu böyle bildik ve öyle andık

Sonbahar Oluyorum

Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç

Ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
Neden akşam oluyorum tren kalkınca
Kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
Mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
Öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
Az önceki çiçekler nasıl da diken diken
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti
O elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
Artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
Günler devlet alacağı, yıllar bir kadehçik buzlu rakı
Oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
Kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
Nerde şimdi nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu

Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç



Acılara Tutunmak

Kavuşmak özgürlükse
Özgürdük ikimiz de
Elleri çığlık çığlık
Yanyana iki dünya

İkimiz iki dağdan
İki hırçın su gibi
Akıp gelmiştik
Buluşmuştuk bir kavşakta
Unutmuştuk ayrılığı
Yok saymıştık özlemeyi
Şarkımıza dalmıştık
Mutluluk mavi çocuk
Oynardı bahçemizde

Acı çekmek özgürlükse
Özgürüz ikimiz de
O yuvasız çalıkuşu
Bense kafeste kanarya

O dolaşmış daldan dala
Savurmuş yüreğini
Ben bölmüşüm yüreğimi
Başkaldıran dizelere

Aramakmış oysa sevmek
Özlemekmiş oysa sevmek
Bulup bulup yitirmekmiş
Düşsel bir oyuncağı

Yalanmış hepsi yalan
Yalanmış hepsi yalan
Sevmek diye birşey vardı
Sevmek diye birşey yokmuş

Acı çektim günlerce
Acı çektim susarak
Şu kısacık konutlukta
Deprem kargaşasında

Yaşadım birkaç bin yıl
Acılara tutunarak
Acı çekmek özgürlükse
Özgürüz ikimiz de

Acılardan arta kalan
İşte bu bakışlarmış
Kuğu diye gözlerimde
Gün batımı bulutlarmış

Yalanmış hepsi yalan
Yalanmış hepsi yalan
Savrulup gitmek varmış
Ayrı yörüngelerde


Ağustos Şiiri

Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek
Beterin beteri var diyenlere inanmıyorum
Hep böyle havalar besler fırtınaları
Korkarım bu mavi ışık çabuk sönecek
Duymazdım durgun suların bezgin türkülerini
Alışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim
Bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı
Bir rüzgar kulaklarımdan hiç eksilmiyor
Esirgenmiş bir dünyada müthiş yalnızım
Geri dönsen bile ben artık o ben olmayacağım
Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek

Ben mısralarımı kerpiç gecelerinden çekmişim
Beş numara lamba kaderi var mısralarımda benim
Deli çizgi gözlerimi kör etmiş, kör etmiş, kör etmiş
Göçmüş kıtalar üstünde kuşlar dönüyor garipsi
Çığlık çığlığa kuşlar dönüyor evcil ve tedirgin
Gök mavisi bir türkü dolanmış yüreciğime
Selsele yolculuklar tütüyor gözlerimde, neyleyim
İnsan demişim, kitap yüzlü insanlar demişim gidemiyorum

Kaderim kaderleri demişim güzelim
Sen olmasan ben böyle değildim
Böyle uysal ve kırılmış değildi şiirlerim
Bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı
Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek

Rüzgar gibi ağustos geçti ellerimizden
Meyvalar bizi bal renkli günahlara çağırıyorlar
Bir yanda yaşanmamış günlerin hırsı
Bir yanda boşa geçen gecelerin acısı
Malum o dramın en güzel perdesindeydik
Ağustos şarap olmuş, kanımıza akmıştı
Göçmüş kıtalar üstünde kuşlar gibiydik
Her gören didik didik bizi denetliyordu
Biz kendi derdimize düşmüştük

Orda da akşamlar olacak güzelim
Kanlı mendil gibi ağustos akşamları
Şu benim çektiklerimi görmeyeceksin
Belki yanında başkaları olacak
Belki düşlerine bile girmeyeceğim
Gün oldu acıların şiirini yaşadım
Gün oldu zehir gibi yokluğunu yaşadım
Bana sen ne diye duyurdun yalnızlığımı
Ne diye gurbet gibi mısralarıma sindin
Dokunsan parmaklarıma tutuşacağım

Yere batan şehrin tek yalnızıyım
Yüzyılın ağrısını anlayarak çekiyorum
Ekmeğime barut sinmiş bulanık özgürlükler
Tepmişim rahatımı, boynu bükük mutluluğumu
Yaşıyorsam erkekçe yaşıyorum

Düşün ki coğrafyanın en güzel yerindeyiz
En güzel günlerinde gençliğimizin
Ölümden ötesini aklım almıyor
Beterin beteri var diyenlere inanmıyorum
İstesek cenneti kurtarabiliriz
Ben bir ışık için tepmişim rahatımı
Bu güleç yüzlülerin, bu acı türkülerini
Bu yoksul yerleri anlayarak seviyorum
Delicesine anlayarak güzelim
Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek.

Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin

Himalayaların tepesine tırmanmak güç
ama mümkün
Okyanusu aşmak da güç
ama mümkün
Ay'a ulaşmak da öyle

Ama mümkün değil işte
Bülbülün eti için öldürüldüğü bir ülkede
sanatı zincire vuranlara
meram anlatmak

Öt kuşum
Öt kuşum
Öt güzel kuşum
Eller ne derse desin
ben sana vurulmuşum.


Haziranda Ölmek Zor

orhan kemal'in güzel anısına

işten çıktım
sokaktayım
elim yüzüm üstümbaşım gazete


sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sokakta tomson
sokağa çıkmak yasak


sokaktayım
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
uy anam anam
haziranda ölmek zor!


havada tüy
havada kuş
havada kuş soluğu kokusu
hava leylâk
ve tomurcuk kokuyor
ne anlar acılardan/güzel haziran
ne anlar güzel bahar!
kopuk bir kol sokakta
çırpınıp durur


çalışmışım onbeş saat
tükenmişim onbeş saat
acıkmışım yorulmuşum uykusamışım
anama sövmüş patron
ter döktüğüm gazetede
sıkmışım dişlerimi
ıslıkla söylemişim umutlarımı
susarak söylemişim
sıcak bir ev özlemişim
sıcak bir yemek
ve sıcacık bir yatakta
unutturan öpücükler
çıkmışım bir kavgadan
vurmuşum sokaklara


sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sarı sarı yapraklarla birlikte sanki
dallarda insan iskeletleri


asacaklar aydemir'i
asacaklar gürcan'ı
belki başkalarını
pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim
dökülüyor etlerim
sarı yapraklar gibi


asmak neyi kurtarır
sarı sarı yaprakları kuru dallara?
yolunmuş yaprakları
kırılmış dallarıyla
ne anlatır bir ağaç
hani rüzgâr
hani kuş
hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?

asılmak sorun değil
asılmamak da değil
kimin kimi astığı
kimin kimi neden niçin astığı
budur işte asıl sorun!


sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
yağlı ipte sallanan morluğundan!

neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı
neden niçin bu sokaklar böyle boş
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler
sokaklarla atar nabzı
kentlerin
sokaksız kent
kentsiz ülke
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı


işten çıktım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
karanlıkta akan bir su
gibi vurdum kendimi caddelere
hava leylâk
ve tomurcuk kokusu
havada köryoluna
havada suçsuz günahsız
gitme korkusu
ah desem
eriyecek demirleri bu korkuluğun
oh desem
tutuşacak soluğum

asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi
yaşatmaktır önemlisi
güzel yaşatmak
abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak


ah yavrum
ah güzelim
canım benim / sevdiceğim
bitanem
kısa sürdü bu yolculuk
n'eylersin ki sonu yok!
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!

nerdeyim ben
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz siz
kimsiniz?
ne söyler bu radyolar
gazeteler ne yazar
kim ölmüş uzaklarda
göçen kim dünyamızdan?


asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi?
yolunmuş yaprakları
ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
söyler hangi güzelliği?

kökü burda
yüreğimde
yaprakları uzaklarda bir çınar
ıslık çala çala göçtü bir çınar
göçtü memet diye diye
şafak vakti bir çınar
silkeledi kuşlarını
güneşlerini:
«oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
memet!»

gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
üstümbaşım elim yüzüm gazete
vurmuşum sokaklara
vurmuşum karanlığa
uy anam anam
haziranda ölmek zor!


bu acılar
bu ağrılar
bu yürek
neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
bu geceler niçin böyle insansız
bu insanlar niçin böyle yarınsız
bu niçinler niçin böyle yanıtsız?

kim bu korku
kim bu umut
ne adına
kim için?


«uyarına gelirse
tepemde bir de çınar»
demişti on yıl önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki «manda gönü»
demek ki «şile bezi»
demek ki «yeşil biber»
bir de memet'in yüzü
bir de güzel istanbul
bir de «saman sarısı»
bir de özlem kırmızısı
demek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
geride kalanlara


nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz?


yıllar var ki ter içinde
taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
3 haziran '63'ü

bir kırmızı gül dalı
şimdi uzakta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı
nâzım ustanın


gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstümbaşım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!

************************************

gidişin bando davul olmadı elbet
geldin
açmasa olmayacak çiçekler gibi
direndin
zincirini çürüten mahkumlar gibi
bekledin

geldin
hemen gidecek gibi
kaldın
bir sey diyecek gibi
dedin mi demedin mi
zincirde yatanlardan
yatacaklardan belli

belki de en güzeli
en yigitçesi
denize dalar gibi dalmak kavgaya
anılarda yaşamak

25 Şubat 2008 Pazartesi

Fenerli'yim demekle Fenerli olunmuyor

Sevilla maçı öncesi Türk Tribün Tarihinin en büyük elle yapılmış pankartını yapan Grup CK ve 1907 Unifeb üyeleri yorgunluğa yenik düşmüşler; ancak yaptıkları fevkalade şeyin huzuru dolu içlerinde
onlar da Fenerbahçeli,siz de
Grup CK ve 1907 Unifeb'e şahane çalışmalarından dolayı binlerce kez teşekkürler
o yüreği Fener aşkıyla yanan gençlerden öğrenecek çok şeyimiz var
o muhteşem çalışmayı tekrar hatırlayalım isterseniz

hala Fenerbahçeliliğin ne demek olduğunun farkına varamayanlara:


bu da Grup CK ve 1907 Unifeb'e:
aman nazar değmesin size

Oscar diyorum abi

(Martin Scorsese ve Coen kardeşler)


80. OSCAR ÖDÜL TÖRENİ SONUÇLARI

En İyi Film:
"İhtiyarlara Yer Yok" ("No Country for Old Men")

En İyi Yönetmen: Joel Coen ve Ethan Coen ("No Country for Old Men")

En İyi Kadın Oyuncu: Marion Cotillard ("Kaldırım Serçesi")

En İyi Erkek Oyuncu: Daniel Day-Lewis ("Kan Dökülecek")

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Tilda Swinton ("Avukat")

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Javier Bardem ("No Country for Old Men")

En İyi Orijinal Senaryo: Diablo Cody ("Juno")

En İyi Uyarlama Senaryo: Joel Coen ve Ethan Coen ("No Country for Old Men")

En İyi Animasyon "Ratatuy" (Brad Bird)

Yabancı Dilde En İyi Film "The Counterfeiters" (Avusturya)

En İyi Belgesel: "Taxi to the Dark Side" (Alex Gibney ve Eva Orner)

En İyi Görüntü Yönetmeni: Robert Elswit ("Kan Dökülecek")

En İyi Sanat Yönetimi: "Sweeney Todd" (Sanat Yönetimi: Dante Ferretti; Dekor: Francesca Lo Schiavo)

En İyi Kostüm Tasarım: "Elizabeth: Altın Çağ" (Alexandra Byrne)

En İyi Kurgu: "Son Ültimatum" (Christopher Rouse)

En İyi Ses Kurgusu: "Son Ültimatom" (Karen Baker Landers, Per Hallberg)

En İyi Ses Miksajı: "Son Ültimatom" (Scott Millan, David Parker, Kirk Francis)

En İyi Makyaj: "Kaldırım Serçesi" (Didier Lavergne ve Jan Archibald)

En İyi Müzik: "Kefaret" (Dario Marianelli)

En İyi Şarkı: "Falling Slowly" ("Once" filminden; Söz ve müzik: Glen Hansard ve Marketa Irglova)

En İyi Görsel Efekt: "Altın Pusula" (Michael Fink, Bill Westenhofer, Ben Morris ve Trevor Wood)

En İyi Kısa Film: "Le Mozart des Pickpockets"/"The Mozart of Pickpockets" (Philippe Pollet-Villard)

En İyi Kısa Animasyon: "Peter & the Wolf" (BreakThru Films)

En İyi Kısa Belgesel: "Freeheld" (Cynthia Wade, Vanessa Roth)

(Daniel Day Lewis,Tilda Swindon,Marion Cotillard,Javier Bardem)


Coen kardeşlerin Akademi tarafından nihayet görülmesi senaristlerin grevinin gölgesindeki oscar töreninin en güzel yanıydı bana göre
film de yönetmen de doğru bence
erkek oyuncu konusunda da yanılmadım
Daniel Day Lewis şapkasını assa zaten oscar alırdı
Marion Cotillard'ın namı değer Lilly'min en iyi kadın oyuncu oscarını almasını bekliyordum ama içimde bir acaba vardı
onu da tutturdum
Javier Bardemi de bildim ancak tek yanılgım Tilda Swindon oldu
iki dalda aday olan Cate Blanchett'a yardımcı kadın oyuncu oscarının verilmesini bekliyordum

6'da 5 ; Allah bereket versin

bir dahaki seferlere George Clooney'e dikkat derim
eğer akademi siyasal duruşundan dolayı hakkını yemezse oscarların abonesi olacaktır
aha buraya yazıyorum

24 Şubat 2008 Pazar

Working Class Hero


Liverpool'un yaz başında tarihinin en yüksek transfer ücretini ödeyerek kadrosuna kattığı el nino lakaplı Fernando Torres sözleşmeyi imzalarken
Liverpool'un taraftar profilinden hareketle John Lennon'ın eşsiz şarkısından esinlenerek
working class hero olmaya geldim diyordu
yani işçi sınıfının kahramanı

aradan geçen süre içerisinde uyum sorununu atlatan büyük yetenek son lig maçında da skorbordun Liverpool bölümünü kendisi belirliyordu

Liverpool'un hafta içi İnter galibiyetinin ardından Middlesbrough ile yaptığı maçta ilk gol sürpriz bir şekilde konuk ekipten geliyordu
3 haftalık sakatlığının ardından onu tekrar 11'e koyan Southgate'i yanıltmayan Tuncay,9. dakikada Downingin serbest vuruşunda kale alanında kafa vuruşuyla Liverpool'a Barnsley maçının tekrarı mı olacak acabayı sordurtuyordu
Lucas ve Mascheranonun önlibero Gerard'ın forvet arkası Kuyt'ın da sağ açık oynadığı Liverpool'da bu duruma isyan eden Torres oluyordu
28. dakikada Julio Arcanın hatalı geri pasında kaleciyle karşı karşıya kalan HERO ,kaleciyi de çalımlayıp maça denge getiriyordu
bundan bir dakika sonra da ceza sahası önünde topu alır almaz sert bir vuruşla Liverpool'ü üstün duruma getiriyordu
ha unutmadan Tuncay'ın özellikle ilk yarı çok iyi oynadığı maçta milli futbolcumuzun bir golü elle oynama gerekçesiyle sayılmadı
bu pozisyonda sarı kart gören Tuncay Alladiere'e yaptığı müthiş asistte de ofsayt pozisyonunda olduğu için M.Boro'nun bir golü daha geçerlilik kazanmıyordu
ilk yarı nitekim bu sonuçla sona erdi
ikinci yarıda geriye çekilen bir Liverpool vardı
tek pozisyonları da ileriye atılan bir uzun top oldu
bu uzun topun Torres'e gelmesi ise Boro'nun şanssızlığıydı
kalecinin ve defansın hatasını affetmeyen yıldız oyuncu 61. dakikada skoru 3-1'e getiriyordu
ve daha sonra da Anfield'ın alkışlarıyla yerini Crouch'a bıraktı
Southgate ise Mido ve Alvesi sahaya sürerek risk alıyordu
ancak bunu yaparken Boronun en iyisi Tuncayı alması abesle iştigaldi
Aladiere maç boyunca ne yaptı da bu kadar sabretti anlamadım
belli ki hakem de bundan rahatsız olmuş olmalı ki Alladiere'i oyunsdan atarak Boro'ya yardımcı oldu
tabi bunu yaptığında Boro Downingle farkı 1'e indirmişti
kalan süreler beraberliğe yetmedi ve Liverpool "working class hero"sunun golleriyle 3 puanı kazandı

sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?


sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
işin kolayına kaçmadan ama
bayrak tutan çocukları değil
ne de forması sırtında gençleri
ne de meşalesi ellerinde tribünleri aydınlatanları
sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
EFSANE MARATON'un resmini yapabilir misin
"bizler inandık siz de inanın"ın resmini yapabilir misin
hep destek tam desteğin resmini
çok şükür çok şükür bu günü de gördüm ölsem de gam yemem gayrinin resmini yapabilir misin üstat
yazık yazık EFSANE MARATON'da olmak varmışın resmini yapabilir misin

sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin


22 Şubat 2008 Cuma

20 Milyon €'luk imza



SEZON başında Fenerbahçe Yönetimi’nin çok kritik bir karar vermesi gerekiyordu.. Tuncay gibi önemli bir oyuncu ayrılmıştı.. Alex de kalmak için kendi isteklerini yönetime bildirmişti..
Medya, Brezilyalı yıldızı "Avrupa’da oynamıyor", "Küçük maçların büyük oyuncusu" diyerek eleştiriyordu.. Ayrıca Alex’in bir de sakatlığı vardı.. Ama Fenerbahçe Yönetimi kararını verdi.. Uyurgezer Dahi’yle sözleşme yeniledi.. Bunda en büyük pay kuşkusuz Zico’nundu.. 80’lı yılların Beyaz Pele’si Alex’in oyun içindeki dehasının farkındaydı ve koşmuyor gibi görünen yıldızı, en verimli olacağı şekilde kullanmaya karar vermişti..
Anderlecht’le başlayan Alex gösterisi düne kadar geldi.. CSKA’yı yenen sarı-lacivertli ekip Alex’in gösterisiyle 3.5 milyon euro’yu daha kasasına koymanın yolunu açtı..
F.Bahçe Alex’in durduğu maçlarda Deivid’i, Gökhan’ı, Volkan’ı, Lugano’su Roberto Carlos’u, Semih’i ile maçlar kazandı, puanlar aldı.. Ama tarihinin en önemli Avrupa Kupası sınavlarından birini kazanmak için bir kıvılcıma ihtiyaç vardı.. Herkesin kolay gördüğü kadar kolay değildi maç çünkü..
Edu’nun kendi kalesine attığı gole kadar hiç organize atak geliştirememişti CSKA.. Fenerbahçe ise büyük bir baskı kuramamasına, Kadıköy’deki İnter maçında olduğu gibi etkili bir futbol oynamamasına karşın, her an gol atabilecek görüntüdeydi.. Edu’nun kendi ağlarını bulmasının hemen ardından Alex sahneyi aldı.. Golü, verkaçları, Uğur’a attırdığı gol onu büyük ihtimalle Şampiyonlar Ligi’nde Haftanın En İyi Oyuncusu adayları arasına soktu..



diyordu 12 Aralık gecesi Hürriyet yazarı Altan Tanrıkulu
o günden bu yana 2 ay geçti yaklaşık olarak
aynı Alex evvelsi akşam da etkisiz görünse de yaptığı iki asistle skorbordu oluşturuyor ve son 6 maçtır yenilmeyen Sevillayı eli boş gönderenlerin başında yer alıyordu
UEFA tarafından bir kez daha maçın yıldızı seçilen UYURGEZER DAHİ şampiyonlar liginin de asist kralı konumunda
yaptığı 5 asistin yanı sıra bu sene Avrupada attığı 4 golle de takımının; Glenn Hoddle'ın birkaç sene öncesinde yaptığı uyarıdaki gibi Avrupayı sallamasında başrole yerleşiyordu

bu sezon kazandığı 16,97 puanla Avrupanın en iyi 8 takımı arasına giren FENERBAHÇE şu ana kadar UEFA'dan

gruplara kaldığı için 3 milyon
gruptaki 6 maç için 2,4 milyon

galip geldiğimiz 3 maç için 1,8 milyon

2 beraberlik için 800 bin

bir üst tura çıktığı için 2,2 milyon
€ kazanmıştı
yaklaşık 10 milyon
€ lık bu gelirin yanında marketing dediğimiz reklam gelirleri stad gelirleri naklen yayın gelirleri vs. ile bunu minimum 20 milyonlara çekmiş durumda

dileğimiz bunun burada kalmaması
biz gözü doymaz taraftarlarız
daha çok para isteriz
çeyrek finale kalırsak 2,5 milyon, yarı finalde 4 milyon ve finale kalıp şampiyon olursak da 3 milyon daha alacağız

daha fazlasını isteriz

20 Şubat 2008 Çarşamba

Haydi Çubuklular ; YETER Kİ İSTEYİN !!!



ve o beklediğimiz gün geldi çattı..
1907'nin ılık bir Mayıs akşamında Necip Bey,Ziya Bey ve Ayetullah Bey'in; Necip Bey'in Moda Başpınar Sokak 3 Numaralı evinin selamlık katında kurdukları büyük FENERBAHÇE şanlı mazisinin en önemli maçlarından birine çıkıyor.

rakip Sevilla
rakip son iki senenin UEFA Şampiyonu
rakip çok güçlü
rakibin yıldızları çok

ancak rakipte olmayan birşey var
"FENERBAHÇELİ'nin FENERBAHÇE aşkıyla yanan yüreği"

bu öyle bir güç ki sıradağları devirir,akan suları çevirir,taçları tahtları yıkar,demirleri eritir,tuzla buz eder yedi düvelin en güçlü takımlarını
biz bilmekteyiz ve tarihten görmekteyiz ki biz inandıktan sonra futbolcularımız inandıktan sonra rakibin önemi kalmıyor
müsabaka sonunda mağlup takım olarak anılanlardan biri oluyor sadece; ismi yerle yeksan oluyor.

Çarşamba akşamı da Türk Futbolunun yüzü ak, alnı pak, lekesiz büyüğü FENERBAHÇE mazisindeki zaferlere bir yenisini ekleyecek,Sevilla takımı FENERBAHÇE'nin tozunu yutmuş niceleri arasına katılacak,Kadıköy mezarlığına gömülecek.

şimdi herşey çubuklu formayı sırtına geçirip Mabedine çıkacak olan 11'imizin yüreğinde
onlar istedi mi taraftarlarımızın içinde yanan,futbolcularımızın içinde yanan ; FENERBAHÇE sevgisinin ateşi rakibi kül edecek

gün o gündür
kuşanalım aşkımızı çıkaralım yüreklerimizi yerinden, sunalım 11 altın çubukluya

vakit o vakittir
tarihçiler hazırlansın FENERBAHÇE'nin bir zaferini daha yazmaya

çok inandık çok istedik çok bekledik
şimdi hesap vakti

Allah utandırmasın

Sahada ve tribünde mücadele etmeyene de yazıklar olsun

haydi çubuklular YETER Kİ İSTEYİN !!!

16 Şubat 2008 Cumartesi

Çok Şükür


Tarih : 16 Mart 2002

Fenerbahçe, Haluk Ulusoy’un, Barcelona maçı sebebiyle Roma maçı dönüşü uçakta, Galatasaray’ın Trabzonspor’la oynayacağı lig karşılaşmasını tehir etmesine tepkilidir ;

“ Erteleme kararıyla bütün ligi alt üst ettiler. Haluk Ulusoy'un keyfi hareketi devam ediyor. Kraldan çok kralcılık yapıyor.
Peki Galatasaray, Barcelona'yı yenip, çeyrek finale kalırsa ne olacak? Maçlarını yine mi erteleyecekler? Galatasaray kalan maçlarını lig bitince mi oynayacak?”

Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, Aziz Yıldırım'a cevap verir:

"Galatasaray'ın uluslararası alanda sürdürdüğü mücadeleyi 'milli bir dava' olarak görmeyenler, kendi milliyetçiliklerini sorgulamalıdır. "

Tarih : 17 Ekim 2002

Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, F.Bahçe-Beşiktaş derbisinin ertelenmesine karşı olduklarını belirtirken, bu konudaki talepleri geri çevireceklerini söyler.
Avrupa’da haftada 3 maç oynandığına dikkat çeken Futbol Federasyonu Başkanı Ulusoy, derbinin 3 Kasım’da yapılacağını belirtip, ‘‘Her maçı ertelersek ligler bitmez’’ der ve erteleme isteğini geri çevirir, ‘‘Türk takımlarının Avrupa kupalarında başarılı olmasını istiyoruz. Ama Avrupa'da maç ertelenmesi söz konusu değil. Eğer ertelersek maç trafiği alt üst olur.



sadece bu iki olay bile senin ne biçim bir adam olduğunu göstermekte
gidişin olsun da dönüşün olmasın

12 Şubat 2008 Salı

Değişmem


ben yüzyıllık bir çınarım
yorgunum ve yaşlıyım

Melis Danişmend böyle demiş "değişmem" şarkısını söylerken lakin
estağfurullah yani,taş gibi valla hehehe

Oldun muuu


oldun mu oldun mu sen hiç aşık oldun mu
bir zalim uğruna saçlarını yoldun mu


bu söylediği şarkıdan hareketle İsmail YeKa'nın hiç aşık olmadığı gerçeği ortaya çıkıyor
ya da sağlam bir saç ekim uzmanısı var

7 Şubat 2008 Perşembe

Ruhun şad olsun İslam Baba



"Türkiye'de, Fenerbahçe Cumhuriyeti sağlıklı başarılı ve ilkse bu ülkede her şey mutlu ve huzurludur. Esnafın yüzü güler, parakendeci ve toptancıların tezgahında mal kalmaz. Tiyatrolar, sinemalar, sazlar, barlar meyhaneler fuldur. Stadlar Türkiye'nin her vilayetinde lebaleptir. Fenerbahçe gittiği her kente kendi ile birlikte büyük bereketini götürür, i...ler diye uğurlanmasına rağmen. Fenerbahçe Cumhuriyeti ortalıkta yoksa, Türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz... ""

büyük Fenerbahçeli,gerçek Fenerbahçeli İslam Çupi'nin ölümünden bu yana 7 yıl geçti
İslam Baba'sız tam 7 koca yıl
çok sevdiği Fenerbahçe'si dünya kulubü olmak için emin adımlarla ilerlemekte,onsuz ilerlemekte
emanetine sahip çıkmaktayız İslam Baba
ruhun şad olsun

6 Şubat 2008 Çarşamba

hanım televizyon bende bu sefer

6 Şubat Çarşamba

20.35 Türkiye - İsveç (Atv)
21.45 İrlanda - Brezilya (Ntv Spor)
22.00 İngiltere - İsviçre (Kanal A)
22.00 İspanya - Fransa (TRT 2)
23.55 İtalya - Portekiz (Ntv Spor) Bant

7 Şubat Perşembe

19.00 Gana - Kamerun (Eurosport)
22.30 Fildişi Sahilleri - Mısır (Eurosport)

8 Şubat Cuma

21.30 E. Frankfurt - A. Bielefeld (Ntv Spor)

9 Şubat Cumartesi

13.00 Kocaelispor - Samsunspor (D Spor)
14.00 Kayserispor - Beşiktaş (Lig Tv)
14.45 A. Villa - N. United (Fox)
16.30 B. Leverkusen - Hamburg (Ntv Spor)
17.00 Middlesbrough - Fulham (Fox)
17.00 G. Rangers - Falkirk (Business)
18.10 PSG - Le Mans (Kanal A)
19.00 Galatasaray - V. Manisaspor (Lig Tv)
19.00 Atalanta - Fiorentina (Ntv Spor)
21.00 Murcia - Villarreal (Ntv Spor)
21.00 PSV - Heerenveen (Business)
21.30 Roma - Reggina (24)
23.00 Sevilla - Barcelona (Ntv)
10 Şubat Pazar

13.00 Eskişehirspor - Malatyaspor (D Spor)
13.30 Gaziantepspor - Sivasspor (Lig Tv)
15.30 M. United - M. City (Fox)
16.00 Aberdeen - Celtic (Business)
16.00 Milan - Siena (24)
16.00 Udinese - Juventus (Ntv Spor)
18.00 Chelsea - Liverpool (Fox)
18.00 B. Münih - W. Bremen (Ntv)
19.00 Fenerbahçe - G. Oftaş (Lig Tv)
19.00 Caen - Le Mans (Kanal A)
20.00 R. Madrid - R. Valladolid (Ntv)
21.30 Catania - İnter (24)
22.00 Nice - Marsilya (Kanal A)
23.30 River Plate - Gimnasia La Plata (Ntv Spor)
11 Şubat Pazartesi

19.00 Antalyaspor - K. Erciyesspor (D Spor)

5 Şubat 2008 Salı

Keller Yağırlar Birbirini Ağırlar


Bürokrat: Yeni YÖK Başkanının havası değişmiş. Gayet güzel sözler söylüyor?
Bakan Unakıtan: Sıkıysa söylemesin...

di mi padişahım çok yaşa
demokrasi havarisi görünmüyorlar mı bir de bitiyorum ya

Kuran'da GATA aramak


Hükümet üniversitelere yeni bir düzenleme getirerek sıkmabaş şeklinde giriş yerine halk arasında adı Gata fiyongu diye bilinen şekle icazet verdi
yani benim annemin onun annesinin annesinin vs. taktığı türden
günümüzdeki gibi kafada boneler toplu iğneler iyicene sıktırıp başörtüsnü tepede bir de fesimsi bir yapı oluşturmayan, çene altında bağlanmış bir model
GATAya girişlerde kapalı bayanlara bu şekilde müsade verildiği için ismisi böyle bilinmekte günümüzde
bunu geçen Star'ın haberlerinde halka soruyorlardı
tesettür giyimi sahibi bir amcamıza da sordular
cevabı dinimizde fiyonk yok oldu
Allah Alah bone ve toplu iğne var mı o zaman
Kuran'ın hangi ayetinde yazıyor
amcam heralde mal satamam diye endişelendi zaar
ama tepkisi baya ilginçti ha
"dinde fiyonk yok"
Kuran'da bir de GATA'ya bak belki o vardır,yanlış aramışsındır
tövbe yarabbim ya

4 Şubat 2008 Pazartesi

Lacivert tribün Oftaş maçında yok


Misafir takım taraftarının, Maraton Lacivert tribünü yanına alınması ve ardından her derbi müsabakasında tamamı kombine ile satılmış olan bu tribünün büyük kısmının emniyet güçlerince güvenlik gereğince boş bırakılması girişimi ve sonrasında, kombine kart sahiplerinin bırakın yerlerine oturmasını, sıkış tıkış maç izlemeleri ve her maç sonunda emniyet güçleri ile girdikleri tartışmalar ve son olarak Galatasaray maçında aynı tribünde yaşanan gerginliğin ardından, bu tribünde bulunan Fenerbahçe Gönüllüleri Derneği üyeleri ve üçerli beşerli tribün grupları yönetimin kendilerine sahip çıkmadığını düşünerek Gençlerbirliği OFTAŞ maçında tribünü boş bırakma kararı aldı.

diyerek tepkisini cemil cümleye açıkladı Lacivert Tribün nam-ı diğer "Alex tribünü"
olayın özeti şu
her maç misafir tribünün yanındaki bu tribün polis kordonu oluşturmak amacıyla sağa doğru yani maraton alt'ın içlerine doğru ittiriliyor
ve bu insanlar tıklım tıkış maç izliyor
aynı şey Migrosta da mevcut
sonra anonsçu bağırıyor ,lütfen merdivenleri boşaltın diye nağme yapıyor
iyi de benim yerimi kamile vermişsin kardeşim, nerde izleyeceğim maçı ya
kucak kucağa mı izleyecek seyirci
misafir tribündekiler eline geçeni sallarlar onlara ses yok ama sen bir söz söyle o bile yeter kamil için
geçen sene Beşiktaş kupa maçında elinde Bursa atkısı olan insanların önce atkıları zamanla da kendileri toplanmıştı
yine geçen sene D.Kiev maçında Galatasaray'ı iğneleyici pankartlar hazırlamıştık arkadaşlarla
küfür ya da hakaret yoktu kesinlikle
girişteki Kamil efendi alamam dedi
neden dedik ben Galatasaraylıyım diye cevap verdi
tüm pankartlara el koydu
bunlar senin başına gelenler kardeşim bize ne ,sen lacivert tribünden haber ver diyorsunuz
peki sadede geleyim
son maçta da bunca eziyeti çeken lacivert tribün polis tarafından tartaklandı

benim taraftarım benim sahamda halk içinde polis diye bilinen kişiler tarafından dövülüyor
ve yönetim birşey demiyor
şöyle anlatayım yönetim ne alaka diyenlere
evinizde oturuyorsunuz eve misafirler geliyor
ve sizin oğlunuzu ağzını burnunu kırıyor
siz gülüp geçer misiniz buna
aman işte çocuk dersiniz belki
ama bir değil iki değil hemen hemen her seferinde böyle bu durum
bulunduğum şehirde şampiyonluk kutlaması yaptırmamıştı polis
sebep emniyet müdürünün Galatasaralı olması değildir inşallah
çünkü başlarındaki polis de galatasaraylıydı da
neyse konuyu dağıtma be birader lacivert tribüne dön
efendim işte lacivert tribün haftaya OFTAŞ maçında kombineli yerini almayacakmış
şeref tribünün çapraz karşısında bir boşluk olacak
yönetim bu boşluğu görsün ve kendi taraftarına sahip çıkmanın önemini farketsin

sevmiyorum polisi
sevemedim
ve sevemeyeceğim
benim dayımda polis
ama sevmiyorum polisleri
sonra da polis sormasın millet bizi niye sevmiyor diye
kendilerine baksınlar
"ben polisim,copum var,kaskım var,üniformam da var. bir düğme altı aydan başlar valla.
kimse dokunamaz bana,istediğime dalabilirim.
leyn gel bakiim gözlüklü ,
ne bakıyon lan kimliğini ver bakayım,
alın bunu nezarete
ne karşı mı geliyosun copu ye de akıllan
sus soru sorma bana
bak bi de cevap veriyor"
sevmiyorum arkadaş polisi işte

lacivert tribünün tavrını da sonuna kadar destekliyorum ve kendilerine geçmiş olsun diyorum

inşallah tribünlerimizde kamillerin olmadığı maçlar görürüz


Dibe iliştirilmiş not : Resim 8 Aralık 2007 Fenerbahçe -Galatasaray maçındaki Lacivert Tribünden

Selçuk ve Mehmet Topal


birinin yerine Maldonado getirildi dünyanın bir ucundan
zaten de Appiah'ın yedeği Deniz'in yedeği idi
ikisi de sakatlanınca forma şansı buldu

diğeri Çanakkale Dardanel'den geldi
efsane Abdullah Gegiç'in Türk Futboluna son dönem hizmetlerindendi
o zaten yedekti
Linderoth ve Ayhan sakatlanınca forma şansı buldu
onun da yerine Afrika'dan oyuncu bekleniyor
eli kulağında hemen

peki ne yaptı bu iki futbol işçisi dün
çıktılar ve futbol oynadılar
aldırmadan yerine konacak yıldızlara
aldırmadan taraftarlarına
aldırmadan hocalarına
sadece göğüslerindeki armaları üzerindeki formaları ve kalplerinde yanan futbol ateşi için
Selçuk da Mehmet Topal da sahanın her yerindeydiler
atakları kestiler takımlarını zinde tuttular
etkili paslarla takımını atağa kaldırmaya çabaladılar
teknik direktörlerine ve yıldız meraklısı taraftarlarına göz kırparak "ben de varım" dediler bağıra bağıra
duymak isteyenlere

helal olsun ikinize de

Derbinin Özeti


FENERBAHÇE

Volkan 7
Gökhan 6
Lugano 6
Edu 7
Carlos 6
Deivid 5
Selçuk 8
Aurellio 5
Uğur 5
Alex 6
Semih 6

GALATASARAY

Orkun 7
Uğur 6
Emre 7
Servet 6
Volkan 6
Serkan 6
Barış 6
Mehmet Topal 8
Arda 6
Hakan 6
Ümit 5

ATILAN ŞUT

Fenerbahçe 13
Galatasaray 13

KALEYİ BULAN ŞUT

Fenerbahçe 4
Galatasaray 4

KORNERLER

Fenerbahçe 5
Galatasaray 5


ve bilin bakalım maçın sonucu ne oldu
beraberlik aa nerden bildiniz

Küçümsemeyeceksin arkadaş

Fortis Türkiye Kupası'nda Türk Futbolunun iki devi dün akşam karşı karşıya geldi
maç öncesi her şey Fenerin galibiyetini işaret ediyordu
Galatasaray'ın eksikleri çoktu Fener tam kadro
Galatasaray tamamen yerli kadro ile çıkıyordu Fener yabancı ağırlıklı
Galatasaray'de bir çok oyuncu ilk defa bir derbiye çıkarken Fener tecrübeliydi
basın Galatasarayı yerden yere vururken Fener göklerdeydi
Galatasaray transfer yapamazken Fener geniş kadrosunda transfer yapacak bölge bile bulamıyordu
Galatasaray 9 yıldır Kadıköyde yenemezken Fener 61 yıldır her maç gol atıyordu Kadıköy'de
ve bir de tribünde Dunga vardı ve Fener'de 4 Brezilyalı
ve ez cümle iddaada 1.60 verilmişti Fener'in galibiyetine
herkes o kadar emindi ki galibiyetten
hatta bırakın galibiyeti Fener kaçta bırakacak diye açıktan dalga geçiliyordu
bu genç Galatasaraylı futbolcuları belli ki kamçılamış
mükemmel bir mücadele sergilediler
aldıkları beraberlik tesadüf değil emeğin sonucu
Kalli Fener karşısına çift forvet çıkmakla doğrusunu yaptı
geçen maçtaki tek forvet çıkmasının ecele faydası olmayacağını gördü sanırım
çift forvet ve arkasındaki oyuncular Fener savunmasına sürekli baskı yaparak Fenerin yumuşak karnı olan defanstan top çıkarma noksanlığının üstüne gidiyordu
Alex adlı insan görünümlü uzaylıyı Mehmet Topalla durdurmaya çalıştı ve bunda da muvaffakiyet sağladı
çünkü Kalli biliyordu ki Alex bir dünya yıldızı ve bir kurtulsa anasını ağlatır Galatasaray'ın
nitekim Fener'in ilk şutu da 70'de onla geldi neyseki Orkunun üzerine gelmişti
daha sonra yine Alexin durdurduktan sonra vuruşu kaleye giderken Emre çevirmişti
bunlar Galatasaray'ın şanslı anlarıydı
Hakan'ın ve Ardanın kaçırdığı goller de Fener'in şanslı anlarıydı
aynı şekilde Hakan'ın benim anlayamadığım şekilde oyundan alınması da biz Fenerliler için iyi oldu
Semih'in Servet tarafından sakatlanması ise katliamdı benim gözümde futbolla alakası yoktu
yazıktır bir de milli takım futbolcusu
bence kesin kırmızı kartlık bir hareketti
Fener'in ekmeğini yemesi bir kenara insanlık için o hareket yapılmazdı
bunun dışında Aydınus iyi bir yönetim gösterdi
evet futbola doymadık,sahada futbol yoktu pek
ama mücadele vardı
ve bir gerçek vardı
rakibi küçümsemeyeceksin
hele ki rakibin eksik de olsa Galatasaray'sa
hani demiştim ya keşke her hafta maç yapsalar diye, gerçekten de öyle
Türk futbolu'nun en keyifli anları bence Fenerbahçe-Galatasaray maçlarıdır
iki takım da iyi ki varlar
neyse ki sezon sonuna kadar 2 maç daha izleyeceğiz
maçlar Ali Sami Yen'de
ama bence Zico ve takımı daha avantajlı iki maçta da
izleyip göreceğiz tabi

Rövanş River'ın


RIVER 3
: Juan Pablo Carrizo; Paulo Ferrari, Gustavo Cabral, Eduardo Tuzzio, Cristian Villagra; Oscar Ahumada (ST Leonardo Ponzio), Matías Abelairas; Ariel Ortega (ST 6m Rodrigo Archubi), Radamel Falcao García, Alexis Sánchez (ST 25m); Sebastián Abreu. DT: Diego Simeone.

BOCA 2: Pablo Migliore; Alvaro González; Julio César Cáceres, Gabriel Paletta, Fabián Monzón; Pablo Ledesma (ST Lucas Castromán, ST 34m Mauro Boselli), Sebastián Battaglia, Jesús Dátolo; Leandro Gracián (ST 15m Cristian Chávez); Rodrigo Palacio y Martín Palermo. DT: Carlos Ischia.

GOLES: PT 16m Paletta (B); 24m Falcao García (R), 34m Abreu (R) y Ortega (R), de penal. ST 5m Palermo (B), de penal.

2 Şubat 2008 Cumartesi

istanbul'u sevmek seni sevmektir


yaşamak bu şehirde sen varsın diye
istanbul'u sevmek seni sevmektir.

bu şehir istanbul'muydu?
öyleyse sensiz yaşanmazdı bu şehirde
gemiler demir almazdı
trenler işlemezdi
sen olmasaydın
bir ömür bitip
yepyeni bir ömür başlamazdı içimde
bahar gelmezdi
ağaçlar çiçek açmazdı
seni bulmasaydım
ve ben yoktum
istanbul yoktu
sen olmasaydın...

1 Şubat 2008 Cuma

Fair Play 5