17 Haziran 2008 Salı

tu bi kontinyuud

kısa bi ara....

gerçi ben bayadır vermişim o arayı da neyse artık çoğu gitti azı kaldı hesabı biraz daha sizden izin isteyeceğim
ama geleceğim
valla bak
ne zaman mı
kimbilir belki yarın belki...

kalın sağlıcakla
döneceğim ha bir yere ayrılmayın :)

6 Haziran 2008 Cuma

Scolari

Fenerin hoca alternatiflerinin başında Scolari varmış diye gazeteler yazıp çizmekte
Scolari Zico ertesinde iyi bir tercih gibi görünmekte ama bakmak gerek
2002 Dünya Kupasında Brezilya ile Dünya Şampiyonu oldu
sonra Portekiz Milli Takımının başına geçti
2004 Avrupa Şampiyonası Portekizde düzenlenmiş ve finale kadar gelmişlerdi,açılış maçında yenildiği ve başka da silahı olmayan Yunanistana ikinci kez yenilmesi ve kupayı kendi evlerinde kazanamamsı BAŞARISIZLIKtır kim ne derse desin
2006 Dünya Kupasında Portekiz dünya 4.sü oldu ki bence başarılı sayılırlar
2008 Avrupa Şampiyonasında da şüphesiz en büyük favorilerden biriler
ama Almanyayı geçemezler benim tahminim
neyse kariyeri bu
ama aklıma takılan iki önemli husus var

1. Milli takım yönetmekle kulüp yönetmek farklıdır,örnekleri çokçadır bunun
2. Avrupada başarılı olan Brezilyalı hoca Zico dışında yok diye biliyorum eğer yanlış hatırlamıyorsam

bu iki önemli faktör yüzünden tercih edilmemeli diye düşünüyorum
bana kalırsa Simeone,Reijkard veya Löw üçlüsünden biri alınsın

Emre - Manfredonia ; Fenerbahçe - Roma

çok kısa yazmaya çalışacağım
Lionello Manfredonia 1956 doğumludur;Lazio futbolcusudur,yetenekli bir oyuncudur
22 yaşındayken 78 dünya kupasında 4. olan İtalyan Milli Takımının 7 numarası olmayı başarmıştır
1975te Lazio'da profesyonel futbol hayatına başlayan oyuncu 10 yıl Lazio forması giyer;1985te Juventusa transfer olur
2 yıl bu siyah beyazlı takımda mücadele eder(Newcastle da siyah beyaz ehue ehue)
burada şunu belirtmekte yarar var
Manfredonia 10 yıl boyunca Lazio forması giyerken ezeli rakipleri Roma ile aralarında daima problem varmış
sürekli Roma tribünlerinden nefret ettiğini söylermiş arkadaş ki bunu da çeşitli el kol hareketleri ve küfürlerle falan belli de etmiştir sanırım
neyse Roma tribünlerinin de buna balım gülüm demeyeceği aşikardır
işin garibi Laziolular da sevmez bu elemanı,maçları falan sattığını düşünürler

burada Commando Ultra Curva Sud'a geçeyim
1977 öncesi Roma tribünleri irili ufaklı gruplardan falan müteşekkildi
Sampdoria maçıydı sanırım evet,tabi görmüş geçirmiş gibi anlatıyorum ama yaşımız itibariyle bilemiyoruz o yüzden canlı canlı izlemiş edasıyla konuşmayayım bi bakayım doğru mu
hı hı 9 ocak 2007'de Roma Sampdoriayı 3-0 yener
ne var bunda ki 5-0 yense ney diyeceksiniz
skor önemli değil zaten,hani biliyoruz kardeşim skoru mkoru boş bi insan değilim babında bunu göstermek için şeyettim yani
e ne diyordum
işte o maçta Romanın bu kendi halinde grupları işte ne bileyim Guerriglieri Della Curva Sud, ee Pantere, efendime söyliyim Boys, Fedayn, Fossa dei Lupi falan birleşme kararı alırlar ve CUCS oluşumunun temeli atılır yani Commando Ultra Curva Sud.
1942'de ilk ve tek şampiyonluğunu kazanmış Roma ; bu güçlü taraftar oluşumun ardından 10 sene içinde 4 İtalya Kupası ve 1 adet de İtalya Şampiyonluğu kazanır
neden 10 yıl dedim
1977 artı 10 ne yapıyor işte 1987 hah doğru demişim

1987 yılında Roma başkanı Dino Viola ,Manfredoni'yle görüşmeye başlar.Commando Ultra Curva Sud başkana ; Roma tribünlerine küfretmiş el kol hareketleri çekmiş,Lazio takımını da satmış birini almamasını söylerler.Ama başkan siz kimsiniz demeye eşdeğer şekilde Manfredoniayi getirir
aha işte 10 yılın sonu budur
Commando Ultra Curva Sud off çok uzun yahu CUCS diyeyim kısaca.olur di mi
işte CUCS'da fikir ayrılığı başlar
bir taraf neyine destekleyeceğim ya böyle birini derken,bir taraf ya abi adam formamıza giydikten sonra ne yapacağız işte kabul edeceğiz mecburen der
bu fikir ayrılığı ciddi ciddi ayrılığa dönüşür
bir grup Manfredoniadan nefret etmeye devam ederken ,diğeri düşmanım da olsa o formayı giyeni desteklerim der
CUCS'un kurucuları ve abileri GAM -Gruppo Anti Manfredoni yani Anti Manfredoni Grup pankartını CUCS'un yanına iliştirp Curvaya asarlar
diğer azınlıkta kalan kısım da Vecchio CUCS'u oluşturur
CUCS-GAM grubu “Bizlere Bahis Tüyoları Ver Manfredonia”“Seni Asla Sevmeyeceğiz Manfredonia” gibi pankartları hazırlık maçlarından itibaren açarak tepkilerini göstermektedirler
diğer kısım ise kutsal Roma formasını giyen herkeşler desteklenmeli der
gel gelelim pankartların dozajı artmaya başlar
en sonunda 21 Eylül 1987 İtalya kupası Roma-Genoa maçında CUCS-GAM "Şerefsiz Manfredonia,o formayı çıkart" pankartı asar
destekleyenlerle nefret edenler arasında kavgalar başlar ve olaylarda bıçaklar falan çekilir
bu kanlı bıçaklı savaş sonucunda Vecchio CUCS Curva Sud yani güney tribünden ayrılır Monte Mario tribünün oralara geçer
CUCS GAM Manfredonianın olmadığı maçlarda ölümüne desteklerken onun oynadığı maçlarda tribünde yine yer almasına rağmen tek bir tezahürat yapmadan maçı izler,sonunda Manfredonia CUCS'tan özür dilemiş ve olaylar kapanmış olsa da artık çok geçtir
Genoa maçı CUCS'un btiş maçıydı
ve o olayın ardından Roma taraftarları gruplar halinde yaşamaya devam ederler tekrar
ta ki 96 da AS Roma Ultras kurulana kadar
ve bu bölünmeden sonra 96daki bu yeni birleşimin 4 yıl ardısından 2000de Roma tekrar şampiyon olur

demek istediğim şu
böyle birşeye ihtimal dahi vermiyorum ama hani hatırladım bu olayı sizinle de paylaşayım dedim
işte şey transferi yüzünden ee Emre Belözoğlu

Fener tribünlerine etmediği kalmadı tıpkı Manfredonia gibi
e Fener taraftarı da ona karşı çok sevecen falan değildi hani, tıpkı Roma tribünleri gibi
e Galatasaraylılar da satıcı demiyorlar mı,Laziolular gibi
Emre maç satmadı günahını almayayım ama sonuçta satıcı denilmekte
Fener taraftarlarının bir kısmı karşı mı ; evet
bir kısmı alınmışsa desteklerim diyor mu; evet
Manfredoniadaki gibi


buraya kadar olan olmuş bizim hiç bir tesirimiz olamaz
ama bundan sonrasına tesirimiz olacaktır
ya CUCS gibi dağılır dağılışın ardından tekrar toplanana kadar 13 sene şampiyonluk falan göremeyiz
ya da taraftarıyla takımıyla kaynaşmış güçlü bir camia olarak devam ederiz

ben sadece bu benzer ve çarpıcı olayı hatırlatayım dedim
yoksa bizim aramızdaki kardeşliğin 10 Emre de transfer edilse de bozulacağını sanmıyorum

(kısa oldu di mi )

4 Haziran 2008 Çarşamba

Aşktı o !


Aşktı o! Değiştiren tüm gecelerimi

Aşktı o! Beni durup durup yenileyen

Oydu, duygulu yapan hoyrat ellerimi

Oydu, doludizgin gidişime dur diyen


Bir bıçağın keskin yüzünde kan lekesiydim

Aşktı yine beni yıkayan, arıtan su

Böyle ak pak olacağımı bilir miydim?

İçimde açmasaydı o sevmek duygusu


Ben bir tutsağım şimdi sevgiye, gönüllü

Çözmeyin ellerimi, zincirlerim kalsın

Görsün prangalarım o doğacak günü

Ve bu dünyaya aşk dolu şiirlerim kalsın

Seninle her yerde güzel, her zaman yeni

İstemem, sensiz hatırlamasınlar beni.



Ümit Yaşar

Algılarım beni yanıltmıyorsa

Başkan Aziz Yıldırım evvelsi gün FBTVdeydi ya açıklamalarını herkes bir şekilde duymuştur
başkan ne dedi Zico kalıp kalmayacak belli değil henüz,işte efendim ben takıma karışırım,dünyanın her yerinde böyledir,müdürler işçiye karışır,işte fendim 3 forvetle görüşüyorum bir tanesini alacağım,Kezmanın kalmasını istiyorum,o kalırsa bir Türk forvet daha alacağım,işte seneye 4-5 forvetimiz olacak,Maldonado uyum sağlayamadı,Emreyi İnterdeykenden beri istiyorum,sağ ve sol beklere oyuncu alacağız,defansa da vs. vs.

bunlar duyduklarımız
algılarım neticesinde de şu çıkıyor ortaya
demekki bizim başkan Fenere direkt müdahil
Basında çıkan ve Zico'nun da Rıdvan Dilmen ve Güntekin Onay'ın konuğu olduğu programda da söylediği "Azizsilin" gerçek

ben de geçenlerde Zicoyu överken Kezman konusuna gelmişti konu
ve aklıma takıldı Zico Kezmanı niye tercih etti,neden herşey iyi giderken böyle bir değişim oldu
Zico böyle birşeyi neden yapsındı
ve sonra şunu dedim heralde yönetimin baskısı oldu
öyle ya 3.5 milyonluk bir adamı sen yedek bırakıyorsun,nolacak o kulübün parasına
diğeri yıllık 1 milyon falan alıyor, o yedek beklesin
hem sen Kezmanı yedek bırakma ki seneye de zararsız satabilelim
Daum zamanında da Daum 1 maksimum 2 oyuncu ancak değiştirirdi
sonra öğrendik ki maç başına ücretler primler neyin var ya hah işte onlar yüzündenmiş
Daum gibi biri kulübün muhasebe şefi mi,ona nesi ki
neyse Daumu falan bırakayım şimdi

sen karıştığını itiraf ediyorsun = TEZ
Kezmanın arkasındasın = TEZ
Kezman oynadı(ya da oynatıldı) =ANTİTEZ
şampiyonluk gitti = ANTİTEZ
ve buradan çıkan SENTEZ de şampiyonluğun kaçmasının müsebbibi Aziz Yıldırım'dır
Kant'a selam olsun öyle değil midir

Kezman takıma yeni yeni alışıyor diyor öte yandan 3-5 maç oynayan Maldonado'yu gönderiyorsun
Emre'ye yıllık 3,5 milyon verirken kulubün canı ciğeri Aurelioya imrilik yapıyorsun,üstelik ona sormadan sözleşmesini uzatıp sen kimsin lan demeye getiriyorsun,Aurelioya karşı ayıp değil de nedir bu
dengeleri hiç mi düşünmediler acaba
bir Türk futbolcusu Alexten bile fazla alabilir mi
alırsa diğer Türkler ne diyecek
bu Emre ve avanesi değil miydi Jardele aldığı ücret yüznden posta koyan
ona da koymayacaklar mı şimdi
postayı yani

sonra devam ediyorum
Zico gibi dünya futbolunun efsanelerinden birisi ile,Uefa başkanı Platinin bile karşısında heyecandan tir tir titrediği bir adamla sözleşmesi bitecek olmasına rağmen son güne kadar görüşmüyorsun
bu ne nezaketsizlik ne saygısızlıktır böyle
evet Zico Fenerden büyük değildir ama ismine hürmeten bu yapılmamalıydı
Zico kimseyle görüşmedi bugüne kadar,ödülünü kovularak aldı

devam ediyorum
Aragonesle görüşülüyormuş
Zico gibi başarıya aç dinamik bir hocanın ardından 70lik Aragones muhteşem olur
harika bir seçim
zamanında Fener tribünleri Beşiktaşın hocası Dauma haplar,beyazlar falan gösteriyordu
sonra o "kokainman" bizim hocamız oldu
Emre'ye katil Emre dedik küfürler ettik sonra 10 numaramızı verdik
Kalliyle dalga geçtik,bunak dedik,yaşlı dedik,ölecek olm bi gün sahada zuhaha dedik şimdi Aragones çıktı başımıza
başkan laflarımızı yedirmeyi çok seviyor

kalkmış transfer yapıyor,sorunları görmüş müdahele ediyor başkan
ya iyi de sen başkansın bırak da bunu hoca yapsın
sen diyorsun ki al sana ıspanak havuç HIYAR bana yemek yap diyorsun ama belki ahçı karnıyarık yapacak
bırak da adam yapacağı yemeğe göre sana liste versin al gel

seneye 5 forvet olacak sağa ve sola adamlar alacağız diyor
ya belki adam tek forvet oynayacak
kim yedek kalacak ya hadi Semih garibim alıştı
Kezman geçen sene ortalığın anasını ağlattı ben nasıl yedek kalıyorum diye
o konuştuğunuz 3 forvetten biri tek forvet oynayabilcek mi mesela
veya hoca çift forvet oynuyor veya 3 forvet alacağın oyuncular ve kafandaki kadro hocaya uyacak mı
adamın 4-4-2 mi,4-5-1 mi,3-5-2 mi,4-3-3 mü vs. vs. oynadığını nerden bileceksin ki
ya da hocayı da mı ona göre alacaksın

başkana sevgim artık eskisi gibi değil malesef

Diego Simeone'yi alalım



madem hocasız kaldık ,medyada yazılmayan bir hoca önereceğim
River Plate'in hocası Diego Simeone
futbolculuğunu hatırlarız
hırçın bir orta saha oyuncusuydu
özellikle Atletico Madridden hatırlarız
bunun dışında İnter ve Lazio kariyeri de var
106 kez de Arjantin forması giydi
98 dünya kupasında Beckhamın tekme atıp atılmasını sağlayan isimdi

2006da futbolu bıraktı
önce futbolu bıraktığı Racing Club'ın başına geldi
orada iyi işler yaptı
sonra geçtiği Estudiantesi apertura ligi şampiyonu yaptı
bu sene başında da Estudiantes'i Sensiniye bırakıp River Plate'in teknik direktörü oldu
ve ben de izleme şansına sahip oldum
futbolculuğu döneminde nefret ettiğim birisini beğenmek beğenmekle de kalmayıp hayran olmak kolay iş değil malumunuz
Simeone Laziodayken Sven Goran Eriksonun öğrencisiydi
teknik direktörlük kariyerinde bu kara çabuk başarı sağlaması belki de bu yüzden
hocalığı çok iyi
River çok iyi top oynuyor
hızlı,hücumu düşünen bir oyun
bunun dışında takım yenilgiyi sevmiyor ve istemiyor
kim ister ki elbette ama takım istemediğini gösteriyor işte
hani ruh diyorsunuz ya işte o ruh
hani hırs diyorsunuz işte o hırs
hani yenilgiyi asla kabul etmemek ya dibine kadar Simeonede var
siyah takım elbisesiyle karizma zaten
takımdan çok o oynuyor maçı
Terimin daha çekilir hali yani
hiç yerine oturmuyor

Simeonenin gençlerle uyumu da çok iyi
ama sorun çıkartan oldu mu Ortegaymış falan dinlemeyip disiplini gösteriyor


Apertura’nın sonunu beklemeden teknik direktör Passarella’yla yollarını ayıran River Plate, Estudiantes’de müthiş işler çıkaran Diego Simeone’yle hedefe adım adım yürüyor. Belki oyuncu bazında çok köklü değişiklikler, önemli transferler de gerçekleşmedi ama Simeone kafasındaki oyun planını River’a harfiyen monte etmeyi başardı. Fizik güce ve yardımlaşmaya dayalı futbol Passarella’nın mantalitesine oldukça uzak diyebilirim. Her maça siyah takım elbiseyle çıkarak mafya babalarını anımsatan Simeone, şıklık konusunda da Jose Mourinho’yla taş çıkartıyor. Geçen sezon transferi basit engellere takılan kaleci Carrizo, adeta her maç kendini aşmaya başladı. Lazio başta olmak üzere birçok Avrupa kulubü de Carrizo’yla yakından ilgileniyor. O’nu Arjantin Milli Takımı’nda da uzun seneler izleyecek olmamız sevindirici. River Plate’in ezeli rakibi Boca Juniors, Güney Amerika’nın çok çok üzerinde bir Riquelme transferi gerçekleştirmesine rağmen bekleneni vermekten uzak. Libertadores gruplarından çıkması çok muhtemel River, ligde de 9 hafta sonunda en yakın takipçisi, ezeli rakibi Boca’ya 4 puan fark atmayı başardı bile. Kısacası River Plate tribünlerindeki rant ve Gonzalo Acro cinayeti sebebiyle bitmek tükenmek bilmeyen olaylar takım içine yansımazsa, bu sezon Diego Simeone önderliğindeki ‘’Milyonerler’i’’ durdurmak oldukça güç olacak...

(telifhakki.blogspot.com)



yani özetlersem gece gece ancak bu kadar dağınık olabilirdi zaten
özetlersem
Simeone futbolculuğu gibi hırslı bir hoca
başarıya aç bunun yanında kariyeri de hiç fena değil
disiplinli
hızlı tempolu ve de hücum anlayışına sahip oyun oynatıyor
saha kenarında tam bir karizma,Holivud(Hollywood) jönleri gibi şerefsizim
maçı da kendi oynuyor sanki,öylesine müdahil oyuna
taraftarın kesinlikle seveceği bir isim

bunca zaman nefret etmeme rağmen beni bile hayran bıraktıysa yani

adayım budur
alınırsa inanılmaz faydalı olur



"Avrupa´nın futboluna baktığınızda herkesin koştuğunu gözlemleyebilirsin. mesela forvet oyuncusu geri dönüp, orta saha oyuncusu ile yardımlaşabiliyor. Burada ise oyuncular öyle şartlanmışlarki, hocaları onlardan topu kaybettiklerinde arkaya dönmelerini istediği vakit dalga geçercesine bakıyorlar."(Simeonenin bu cümleleri de berkanteliyioglu.blogspot.comdan)

2 Haziran 2008 Pazartesi

Demek ki göçtü usta..


işten çıktım
sokaktayım
elim yüzüm üstümbaşım gazete

sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sokakta tomson
sokağa çıkmak yasak

sokaktayım
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
uy anam anam
haziranda ölmek zor!

havada tüy
havada kuş
havada kuş soluğu kokusu
hava leylâk
ve tomurcuk kokuyor
ne anlar acılardan güzel haziran
ne anlar güzel bahar!
kopuk bir kol sokakta
çırpınıp durur

....


neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı


işten çıktım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
karanlıkta akan bir su
gibi vurdum kendimi caddelere
hava leylâk
ve tomurcuk kokusu
havada köryoluna
havada suçsuz günahsız
gitme korkusu
ah desem
eriyecek demirleri bu korkuluğun
oh desem
tutuşacak soluğum
asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi
yaşatmaktır önemlisi
güzel yaşatmak
abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak

ah yavrum
ah güzelim
canım benim / sevdiceğim
bitanem
kısa sürdü bu yolculuk
n'eylersin ki sonu yok!
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
nerdeyim ben
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz siz
kimsiniz?
ne söyler bu radyolar
gazeteler ne yazar
kim ölmüş uzaklarda
göçen kim dünyamızdan?

asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi?
yolunmuş yaprakları
ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
söyler hangi güzelliği?
kökü burda
yüreğimde
yaprakları uzaklarda bir çınar
ıslık çala çala göçtü bir çınar
göçtü memet diye diye
şafak vakti bir çınar
silkeledi kuşlarını
güneşlerini:
«oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
memet!»
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
üstümbaşım elim yüzüm gazete
vurmuşum sokaklara
vurmuşum karanlığa
uy anam anam
haziranda ölmek zor!

bu acılar
bu ağrılar
bu yürek
neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
bu geceler niçin böyle insansız
bu insanlar niçin böyle yarınsız
bu niçinler niçin böyle yanıtsız?
kim bu korku
kim bu umut
ne adına
kim için?

«uyarına gelirse
tepemde bir de çınar»
demişti on yıl önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki «manda gönü»
demek ki «şile bezi»
demek ki «yeşil biber»
bir de memet'in yüzü
bir de güzel istanbul
bir de «saman sarısı»
bir de özlem kırmızısı
demek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
geride kalanlara

nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz?

yıllar var ki ter içinde
taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
3 haziran '63'ü
bir kırmızı gül dalı
şimdi uzakta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı
nâzım ustanın
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstümbaşım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!


Hasan Hüseyin KORKMAZGİL
(kısaltılmıştır)

1 Haziran 2008 Pazar

Gegiç'ten Sevilla destanı


Bundan tam 38 yıl önceydi. Fuar Şehirleri Kupası'nın son senesi oynanıyordu. Çünkü, Avrupa futbol sahnesinde Fuar Şehirleri Kupası kalkacak, onun yerine UEFA Kupası çıkacaktı. Eskişehir, o sezon ikinci plaseli takım olarak, bu kupada Türkiye'yi temsil etmeye hak kazanmıştı. Kuraya göre, rakibimiz İspanyolların ünlü takımı "Sevilla" çıkmıştı. İlk maç deplasmandaydı; futbolcularım oldukça sıcak bir havada ilk defa gece maçı oynamasına rağmen ezilmeden 1-0 mağlup olmuştu. Rövanş karşılaşması için hem uluslararası maç tecrübesi kazandık hem de ikinci tur için umutlanmıştık. Maçtan sonra verilen resepsiyonda Sevilla Kulüp Başkanı'nın yanı sıra Sevilla'nın ünlü Avusturyalı hocası Max Merkel iyi oyunumuzdan dolayı bizi tebrik ederken iki hafta sonra rövanş maçı gelip çatmıştı. Ancak misafir takım Sevilla'yı Eskişehir'e yerleştirmek büyük sorun olmuştu. Çünkü o zamanlar Eskişehir'de Avrupa standardında kaliteli bir otel maalesef yoktu. En sonunda Ankara Genelkurmay Başkanlığı'ndan izin alarak Sevilla'yı Eskişehir Orduevi'ne yerleştirdik. Şehrin bütün sokakları adeta Kırmızı-Siyah bayraklarla donatılmıştı.
Karşılaşma öğleden sonra ve tıklım tıklım tribünler karşısında Atatürk Stadı'nda oynanmıştı. Maçı da ünlü spikerimiz Orhan Ayhan radyo vasıtasıyla tüm Türkiye'ye nakletmişti. Güneşli ve pırıl pırıl bir sonbahar gününde oynanan tarihî maçta seyircinin orkestra şefi ise Amigo Orhan'dı. Karşılaşma öncesi gol yemeden iki farklı galibiyeti strateji olarak kendimize belirlemiştik. Maçın ilk devresi 0-0 sona erdi. Karşılaşmanın 66. dakikasında ise tecrübeli İspanyol takımı 1-0 öne geçti. Bu golden sonra Atatürk Stadı adeta ölüm sessizliğine bürünmüştü. Çünkü ikinci tura çıkmak için artık 3 gol atmamız gerekiyordu. Futbol gerçekten sporun en tuhaf oyunlarından biridir. Sporun ve bilhassa futbolun mucizesi vardır. Maçın son 15 dakikası da bunu ispat etmişti. Sağ koridordan işletilmiş kombinasyonlardan sonra üç defa taymingli ve isabetli ortalar yaptık. Fethi Heper de mükemmel üç kafa golü atmıştı. Turu getiren son gol ise maçın son saniyesinde gelmişti. Golden sonra kısa bir şok yaşayan taraftarlar da maçın bitiş düdüğünden sonra stadı bayram yerine çevirmişti. Sevilla'nın oyuncuları ise çimlere uzanmış, kaçan tur için ağlıyordu. Eskişehir ise futbol tarihimizde bir İspanyol takımını eleyen ilk Türk takımı unvanını alıyordu.

İşte o muhteşem zaferi ülkemize yaşatan futbolcu kadrosu ve teknik heyeti: Mümin, İlhan, Süreyya, İsmail, Kamuran, Vahap, Küçük Burhan, Doğan, Nihat, Fethi, Halil, Ender, Abdurrahman, Büyük Burhan, Nuri, Ayhan, Taşkın, Faik. Teknik Direktör: Abdullah Gegiç. Antrenör: Abdullah Matay. Genel kaptan: Aydın Begiter. Kulüp başkanı: Celal Sölpük. 15 bin seyirci ordusu ve onların şefi Amigo Orhan. Türk futboluna altın bir sayfa açan maçın kahramanlarına binlerce kez teşekkürler...

Abdullah Gegiç

1998 Şampiyonlar Ligi finalinde Real Madrid ve Juventus Ajax Amsterdam stadında karşılaşırlar
maçı Roberto Carlosun şutunda oluşan karambolün ardından Mijatoviçin golüyle Real Madrid 1-0 kazanır ve Şampiyonlar Ligi Şampiyonu yani Avrupanın en büyüğü olur
neden böyle bir giriş yaptım?
çünkü Real Madrid tam 32 yıldır bu kupayı alamamıştı
bu şampiyonluktan önce en son 1966 yılında kupayı kaldırmışlardı
finalde Partizan Belgradı 1-0 geriye düştüğü maçta son 20 dakikada attığı iki golle yenerek
ve sürpriz bir şekilde finale çıkan o Partizanın başında kim vardı biliyor musunuz?
Abdullah Gegiç
1924 doğumlu Yugoslav Hoca bu başarının ardından (ki kupayı alsa Realin yolunu tutardı)
daha sonra Fenerbahçe'nin teknik direktörlük teklifini kabul eder ve ilerde vatandaşlığına da geçeceği Türkiyeye gelir
ilk sezonun sonunda Beşiktaştan daha fazla galibiyet almasına rağmen 45 puanla Beşiktaş şampiyon olur ve Gegiç'li Fener 43 puanla ligi ikinci bitirir.
e tabi Fenerbahçe için ikincilik başarısızlıktır di miii
Gegiçin sözleşmesi devam etmesine rağmen görevine son verilir; o da ülkesinin yolunu tutar
lakin tam bu sırada Eskişehirspordan teklif alır
dönmez Belgrada Eskişehire gider
tesadüfe bakın ki sezonun ilk maçı Fenerbahçe iledir
Gegiç'in Eskişehiri Molnarın yönettiği Fenerbahçeyi 3-0 yener
o sene Fenerbahçe şampiyon olur

burda dikkatimi çeken birşey var; şu eski alışkanlığımız
1966-1967 sezonunda Gegiçle ikinci olmuşuz Gegiç yollanmış
1967-1968de Molnarla şampiyon olmuşuz
bir sonraki sene 1968-1969'da 20. haftada(ki lig 30 hafta) Molnarı göndermişiz iki hafta küçük Fikret iki hafta Mehmetçik Basri takımı yönetmiş sonra da Rumen Ionescuyu getirmişiz ve sezonun son maçlarını onla yapmışız ve ligi de 4. bitirmişiz
daha sonra 1969-1970de Ionescuyla şampiyon olmuşuz
ama başka bir Rumen Teasca'ya emanet etmişiz takımı; ligi 1 puan farkla ikinci bitirse de lig bitiminde ona da kapıyı göstermişiz
sonra Sabri Kiraz gelmiş ve şampiyon olamadığı için ona da kapı denilmiş
Didi gelmiş daha sonra dünya futbolunun efsanelerinden,Brezilyanın da şampiyon kaptanı
ilk sene Didi şampiyon olamasa da kalır ve Fener bunun semerisini 2 üstüste şampiyonlukla alır
ama bu 2 şampiyonluk ve yenilgisiz giden sezon Benfica yenilgisiyle ayrılığa dönüşür
neyse istikrarın önemini anlatmayacağım
biz her sene hoca göndermeye devam edelim bakalım

Abdullah Gegiç diyorduk
Abdullah Gegiç Anadolu İhtilali tamlamasını gerçeğe dönüştüren kişidir
Üç büyüklere kök söktüren şampiyonluğu elinden alınan(!) bununla yetinmeyip Avrupada destanlar yazan Sevillayı Porsuk'un sularına gömüp İspanyol takımını eleyen ilkTürk takımı olma şerefine nail olan, Türkiye Kupasını ve Cumhurbaşkanlığı kupasını kazanan Eskişehirsporun başında o büyük hoca vardı
daha sonra Bursaspor Beşiktaş Adana Demirspor ve yine Fenerbahçeyi çalıştırdı
son yıllarda Dardanelsporun alt yapısında görev yapan Gegiç ; Fevzi Elmas,Hasan Kabze,Mehmet Topal,Okan Koç,Mehmet Çoğum Selçuk İnan gibi ismleri Türk Futboluna armağan eder
kendisini kendisinden dinleyelim isterseniz
1966'da Partizan'la Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde Real Madrid'e yenilmiştik. Bu sırada birçok ünlü Avrupa kulubünün yanı sıra F.Bahçe de peşimdeydi. Rahmetli babam Türkiye'ye gitmemi istedi. Bana, "Orada harika insanlar yaşıyor. Para pul istemeden Türk futbolunu kalkındıracaksın."dedi. Ben de F.Bahçe'yi tercih ettim. Fakat daha 2 yıl sözleşmem olmasına ve takımı 2. yapmama rağmen gruplar beni F.Bahçe'den ayırdı.

Yugoslavya'ya gitmek için eşyalarımı hazırlıyordum. Tam o sırada Eskişehirspor'dan teklif geldi. Avrupa'nın en kariyerli hocalarından biri olmama rağmen "Türkiye'de başarısız oldu" dedirtmemek için Eskişehirspor'a "evet" dedim. Aksi halde vicdan azabı çekerdim. Eskişehir'in seyirci potansiyeli süperdi ve ilk maçı F.Bahçe ile oynadık. 3-0 kazandık. Gazeteler, "Gegiç'in intikamı" diye manşet atmıştı.

Türkiye'de o yıllarda idman teknikleri fazla gelişmemişti. Yeni teknikler ve metotlarla futbolcuları test ettim. Pazar günkü maçın ilk 11'ini salı günü ilan ederdim. Maç sabahına da idman koyardım. Ama bu topsuz ve psikolojik ağırlıklı bir çalışmaydı. Rakip uyuyorken biz maça hazırlanıyorduk. Ayrıca futbolcuların boyunlarına karton veya havlu bağlayarak kafaları yukarıda top sürmelerini öğrettim.

Eskişehirspor efsanesinin doğuşunun temelinde sihirli bir üçgen yatıyordu. Seyirci, teknik heyet ve idareciler... Avrupa'da da ses getirdik. 1970'te Sevilla'yı eleyerek Türkiye'deki başarımızın tesadüf olmadığını kanıtladık. Takım ilk kez gece maçı oynamıştı, buna rağmen Sevilla'yı saf dışı bırakmıştık.

İstanbul saltanatını yıkmanın zor olmadığına inanıyordum. Ancak Eskişehir'in şampiyon olmasını, üç büyüklerin baskısı üzerine Türkiye'ye gelen yabancı hakemler engelledi. Bizden sonra Trabzonspor'un önü açıldı. Her şeye rağmen Eskişehirspor, Anadolu ihtilalini başlatan ilk takım olarak görevini yapmıştır.

Adana Demirspor?u çalıştırdığım yıllarda Fatih Terim benim öğrencimdi. Terim, o zaman ortasahada oynuyordu. Birgün ona "modern libero" görevini vereceğimi söyledim. Ancak bu, ilk etapta içine sinmemişti. 10 gün sonra tekrar çağırıp, "Geriden çıkıp gol atacaksın. Çok yönlü futbolcu olacaksın" deyip onu kandırdım. Bu yeniliği, üst üste 3 kez şampiyon olan G.Saray'a karşı denedim. Maçı da Fatih'in sayesinde 1-0 kazandık. Fatih de G.Saray'a transfer oldu ve bugünlere kadar geldi.

Her zaman bir futbolcunun ilk önce "modern insan" olması için uğraş verdim. Türk futbolunun ilerlemesi için yürekten çalıştım, bazıları gibi reklam yapmadım.

Gegiç Türk Futbolu ve Eskişehirspor için unutulmaması gereken bir efsanedir.2007 Anadolu Yıldızı derneği gecesine katıldığında unutulmadığını görmüş ve şu dizelerle karşılanmıştır

ister efsane deyin isterse imparator
ister el sallayın isterse kaşkol
destanda baş roldeki ölür mü hiç
hoşgeldin safa geldin Abdullah Gegiç

adını duyduk ilk babamızdan
seni bizden bildik bağrımızdan
bu şehirde bu ne güzel sevinç
hoşgeldin safa geldin Abdullah Gegiç

siyahın yanına kırmızıyı koyduk
yetmedi Türkiye Avrupada coştuk
bu taraftar o gururu unutur mu hiç
hoşgeldin safa geldin Abdullah Gegiç

uyandı anadolu derin uykudan
şahlandı coştu yılmadı yıldırımlardan
senin açtığın yol kapanır mı hiç
hoşgeldin safa geldin Abdullah Gegiç

sen yoktun Anadolu yine uykuya daldı
Es-Es'liler şahlanmazsa geriye kim kaldı
Es-Es ruhunda senin yerin es geçilir mi hiç
hoşgeldin safa geldin Abdullah Gegiç

Abdullah Gegiç'in nezdinde tekrar "hoşgeldin safa geldin Es-Es"


Terim'i de alın


Bazı gazetelerde kulübümüzün Milli Takımlar teknik direktörü Sayın Fatih Terim'i transfer edeceğine ilişkin haberler yer almaktadır. Söz konusu haberler kesinlikle doğru değildir.

şükür
Emre'den sonra kalbim ikinci bir şoku kaldıramayabilirdi
Emreye sevinen Fenerli renktaşlarım söz konusu Terim oldu mu zinhar karşılar
sebep?
Terim'in Emre'den farkı ne Fenerliler için
iş kariyerse kimse kusura bakmasın Terim'in kariyeri Emre'den daha iyidir
Milan gibi takıma hoca olmak kolay iş değil
adı şu aralar Çelsiyle geçiyorsa buaşka söze gerek yok galiba

onu da alalım
profesyonellik değil mi

Emre Fener'de

dünden beri içim buruk,gazetelere bakamaz oldum
NTVde duyduğumdan beri yalanlanma ümidindeydim ama olmadı bu sefer
malesef
iyi oyuncu olması Fenerbahçeye alınması için yeter koşul mu acaba
eskiden bu kulüp sporcunun zeki çevik ve ahlaklısını sevmez miydi
ne oldu o günlere

milli takım kaptanlığından bile utandığım "tempra" birisi o çubukluyu giyecek öyle mi
Türk futbolunun yetiştirdiği en ahlkasız oyunculardan birisi
Fenere galiz küfürler eden birisi
hakemlere rakibine sürekli el kol ağız ve hatta tekmeleriyle hareket ve hakaret eden birisi
o çubukluyu giyecek
ve ben de sevineceğim
sebep?
iyi oyuncu
ha bu yani sadece

inşallah Newastle'ın çubuklusunu çıkarıp bizim çubuklumuzu giymez
bir de 17 milyonluk transfer
17 milyon euro toplam maliyet vay beyim vay

daha fazla konuşamayacağım
hiç iyi değil bu transfer
bu arada meraklıları şu siteye göz atabilir

www.emregelmesin.com

yine,yeni,yeniden..

proje,sınavlar falan derken bayadır uzak kaldım blog aleminden
başta çizgisiz abi olmak üzere;merak eden etmeyen herkese teşekkürler
sınavların yoğunluğu azalınca tekrar döndüm
bundan böyle yeniden devam edeceğim
saygılarımla..

bu arada 50. Uefa Kupası sahibini buldu
valla..
Zenit aldı
maçın yıldızı da Acun Ilıcalı'ydı
hadi Uefa finalini geçtim ama Türk Futbolcusunun oynadığı bir UEFA finalini (sanırım Galatasarayın şampiyonluğundan beri ilkti) vermeyen Show Tvye helal olsun
Galatasaray elendiğinden beri hiçbir maçı izleyemez olduk
ne diye aldılar ki o zaman UEFA kupasının haklarını