26 Temmuz 2009 Pazar
10 numaraaa...De souzaaaaa... ÜLKEEERRR
Ben bir kan grubu tanıyorum, o da sarı-lacivert
Çubuklu diyarında güzel şeyler oluyor
Fenerbahçe Cumhuriyeti deyince millet bir kıskançlık bir galeyan bir hezeyan halinde en milliyetçiden bile milliyetçi en cumhuriyetçiden bile cumhuriyetçi kesiliveriyor. E hadi bakalım biz de Fenerbahçe Cumhuriyeti demeyelim bu yazıda çubuklu diyarı diyelim. Çubuktan da rahatsız olmazsınız umarım!
Çubuklu diyarında dün yüksek divan kurulu toplantısı yapıldı. İşte yönetim yüksek divan üyelerine yaptıklarını yapacaklarını borçları projeleri vs anlattı. Benim dikkatimi çeken güzelliklerden bahsetmek istiyorum izninizle.
* Fenerbahçe'nin yaşayan en yaşlı futbolcusu Zeynel Üner'e Başkan Aziz Yıldırım tarafından bir plaket verildi. Üner 93 yaşında ve kulüp üyeliğinde 70 seneyi geride bırakmış bir isim. Allah uzun ömürler versin.
* Lefter Küçükandonyanis'in isminin Dereağzı Tesislerine, Can Bartu'nun isminin de Samandıra Kamp Merkezi'ne verilmesi önerisi oy birliğiyle kabul edildi.
Aziz Yıldırım ve yönetimin bu yönünü seviyorum. Vefa'yı İstanbulda bir semt adı olmasından öte değerlendiriyorlar. Yapılan stada da efsane başkan Şükrü Saracoğlu'nun ismi verilmişti hatırlarsınız ki. Efsane futbolcularımızın isminin tesislerimize verilmesi şahane bir karar. Bu isimler kimilerine göre farklı olabilirdi. Ancak ben Sinyor ve Ordinaryusun isminin verilmesini doğru ve güzel olarak buluyorum. Bundan sonrası için de yapılacak çok tesis verilecek çok isim var. Halit Çapın'ın dediği gibi "Biz Fenerbahçeyiz, bizden çok adam çıkar". Yönetim de ona göre davransın artık. Ya falanca ismi unuttuk hemen bi okul yapın da ismini verelim, ya şeyi unuttuk bi tesis yapalım da onun ismini verelim vs gibisinden Fener efsaneleriyle yarışmalı :D
* Bunlar dışında kulüpte 25. yılını dolduranlar ismi okunarak 40 ve 50. yılını dolduranlar da plaketle onurlandırıldı
*16. Akdeniz Oyunları ve Üniversite Oyunları'nda altın madalyalar kazanan Fenerbahçeli milli atletler Halil Akkaş ve Nevin Yanıt'a, Başkan Aziz Yıldırım ve Yüksek Divan Kurulu BaşkanıYüksel Günay tarafından plaket verildi
* Samandıra'daki basın odaları yenilenerek sandalye ve masalar değiştirildi ve odaya plazma tv konuldu. Şükrü Saracoğlu Stadyumundaki basın odası da Uefa kriterlerine göre büyütüldü. Ali Koç'un katkılarıyla Fenerbahçe zaten bazınla ilişkilerini önemli ölçüde geliştirmişti. Bu sene de Aragonesin nemrut suratı ve kurallarının aksine Daum basınla sıcak ilişkiler kurdu. Her ayda yapılması planlanan Ali Koç- Şekip Mosturoğlu bilgilendirme basın toplantıları da bu sene de devam etmeli diye düşünüyorum.
Gelelim Fenerbahçe Futbol takımına
Geçen seneki bedbaht ve berbat sezonun ardından bu sene hangi maçı izlesek keyif alırız zaten ama yine de iyiydi dün akşam Bolu karşısında izlediğim takım.
Maçı Fenerbahçe 5-1 kazanırken gollerin ikisi Alex'ten, diğerleri de Güiza ve yeni transferler Santos ve Bilica'dan geldi.
Daum en büyük kaptanım dediği Alex dışında hazırlık maçlarından bu yana denenen yeni kaptanlarına bir yenisini daha ekledi. Genç Gökhan Gönül; Büyük Kaptan,Carlos, Emre ve Deniz'den sonra bu sezon pazubandla maça başlayan 5. isim oldu. Bu takımda sorumluluk almayı ve liderliği kamçılayan güzel bir hamle. Başta karşıydım ama her futbolcumuza güvendiğimizin her futbolcunun önemli olduğunun her futbolcunun elini taşın altına sokma zorunluluğunun güzel bir nişanesi olarak belirmekte
Takımdaki arkadaşlık ve güzel hava da göze batıyor. Kampa geç katılan Güiza bile ne kadar şen şakraktı öyle. Yeni transferler Santos ve Cristian ilk kez takımla sahaya çıktı. Tabi Mehmet Topuz da. Santos arkasında dünyanın gelmiş geçmiş en iyi sol beki ile uyumluydu. Sol kanadı koridor yaptılar. Carlos ileri çıktığında Santos hemen sol beki kapatıyor böylelikle geçen senenin aksine daha canlı bir Carlos izliyorduk. Taraftarımız Carlosa bolca sallıyordu hiçbişey yapmıyor diye; Uğur Boral faktörünü gözönne almıyorlardı tabi. Uğur ne savunmaya yardıma geliyordu ne de Carlosun hücuma çıkmasına. Ama bizim taraftar sallamak için bahane aradığı için bunu da görmezler
Santos Carlos uyumunu sağa da kurarsak yeni kanatlarıyla kanarya çok yüksekten uçacak.
Orta sahada dün Denizi çok beğendim. Emreyi ise beğenmedim. Emrenin oyun kurmada oyun açmada topu ileriye taşımada daha çok inisiyatif alması gerekirken çok sönük kaldı. Yeni transfer Cristian da skorun avantajıyla sakin risksiz bir oyun oynadı. Rakip güçlü olmadığı için pek göremedik onu ama kumaşının sağlam olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde Topuz ve soru işareti taşıdığım ama dünkü maçta biraz olsun beni rahatlatan Bilica'nın da.
Bilicanın yanına sağlam bir stoper alınması gerektiğini düşünüyorum
son olarak da Alex'e değineyim. Alex; Alex işte. Kör gözlere belden aşağı vuranlara inat dimdik ayakta. Oynuyor oynattırıyor Alex berbat oynasa da ben demiştim diyeyim diye pusuda yatan akbabalar da hayal kırıklığına uğruyor
Çubuklu diyarında güzel şeyler oluyor
Daha da güzel şeyler olacak
Kopiket: Sarı Laci
24 Temmuz 2009 Cuma
365 gün önce...
365 gün önce bu zamanlar girdin dünyama..
elinin gözlerinin kalbinin değdiği her yer...
seninle herşey aydınlandı...
ışıl ışıl oldu...
herşey güzelleşti...
daha önceden bu kadar parlak değildi güneş...
meyveler bu kadar tatlı mıydı...
çiçeklerin kokusunu daha bir alır oldum..
sahi gökyüzü bu kadar mavi miydi...
peki ya dünya..
görmüş müydü senin kadar güzel bir kızı...
peki ya ben..
daha önce bu kadar mutlu muydum...
365 gün önce bu zamanlar girdin dünyama..
yeniden doğdum sanki...
sanki daha öncesi yoktu hiç olmamıştı...
365 gün önce bu zamanlar girdin dünyama..
meleğim, canım sevgilim, tatlı prensesim...
iyiki varsın...
2 Temmuz 2009 Perşembe
Transfer
Geçen seneki başarısız sezonun ardından bu sene köklü değişiklikler kaçınılmazdı hele ki Fenerbahçe gibi başarısızlığın tahammül görmediği bir camiada. Aragones'in gönderilmesi son derece doğru ve geç kalınmış bir hamleydi. Aragones'in yerine Daum geldi. Daum da bence güzel bir hamledir. Madem ki 3 sene üstüste şampiyonluk sözü verildi bunu Daum başarabilir. Daum ilk Fenerbahçe serüveninde çoluk çocuk sayılabilecek isimlerle bunu başarıyordu. Ümit milli takımdan oyuncular transfer edilip Pierre-pare eşliğinde gençler şampiyonluklar kazanmıştı. Yapılan iyi transferler de (Alex gibi Nobre gibi) şampiyonluğun önemli etkenlerindendi tabi. Son sene şampiyonluk kaybedildi ya da kaybettirldi ve Daum Köln'e gitmek istedi.
Daum herşeyden önce iyi bir hoca. İyi bir taktisyen. Koch eşliğinde takım 90 dakika koşan mücadele eden bir takım hüviyetindeydi. Denizli kupa maçında 105 dakika 10 kişi 15 dakika 9 kişi oynayan sol beki ve stoperi atılmış takımda oyuncu değişikliği yapılmamış mevcut kişiler üzerinde değişiklikler ve müthiş kondüsyonla takım turu geçmişti bunun bir benzerini şampiyonlar liginde Schalke Arena'da gerçekleştirmiş ve ilk yarı Luciano ikinci yarının başında Aurelio'nun atıldığı maçta 9 kişiyle Alman ekolüne Alman usulü cevap vermiş ancak 2 atakla yenilmiştik. Daum döneminde Avrupa'da başarısız olduk doğru ama yani Manchester deplasmanı Milan deplasmanında oynadığımız oyunu görmüyor muyuz; gayet iyi oynamıştık. Schalke maçında Volkan hata yapmasa Nobre boş kalede Anelkaya verse , Milano'da Kaka'ya orta sahada faul yapılsa, Manchester deplasmanında Fatih Akyel ve Rüştü kabul gününde olmasa hala başarısız der miydik acaba. Neyse bunlar geçmişte kaldı artık ne diyorduk Daum. Daum Fenerbahçe'yi ve Türk futbolunu Türk futbolcusunu Türkiye'yi iyi tanıyor. Bir uyum sorunu olmayacak. Asıl doğru hamle ise ilk defa teknik direktöre bırakıldı transferler. Daum transfer konusunda geçmişi başarıyla dolu birisi. Evet Luciano belki dünyanın en iyi stoperi değildi ama Daum zamanında çok iyi işler yaptı. Keza Aurelio normal bir sağ kanat iken Daum döneminde milli takımda bile alternatifsiz önliberoya dönüştü. Daum futbolcusundan yararlanmayı biliyor kim ne derse desin. Serkan Balcıyı sağ bek Ümit Özatı sol bek Tuncayı sol açık oynatması başarıyla neticelenmiş hamleler. Daum'un aradığı en önemli şey çok yerde oynayabilen oyuncular. Total futbolu uyguluyor Daum farkında olmadan :)
Bu senenin transferlerine dönelim uzatmadan
Öncelikle alınmasını istemediğim Topuz alındı. Neden istemedime geçmeme gerek yok. Tavşan dağa küsmüş durumu olmasın. Alındı işte napalım artık. Topuz futbolcu olarak iyi bir oyuncu. Orta sahanın sağı ve ortası asıl yeri ancak bununla birlikte forvet arkası, orta sahanın solu ve defansın sağında da görev yapabiliyor. Daum için ideal bir oyuncu. Özer bu senenin bence en flaş transferi olmaya aday biri. Kalitesi ve karakteriyle uzun süre adından söz ettirebilir. Forvet arkası, Sol açık ve Sağ açık bölgelerinde başarılı olmuş bir oyuncu. Sakatlığı nüksetmezse çok fayda sağlar. Bekiri çok tanımıyorum genç yaşında Gaziantep gibi bir kulüpte kaptanlık alması bence önemli birşey. Karakterini gösterir bence ve karakterli oyuncuları hep sevmişimdir. Bekir muhtemelen iki yabancı stoperin yedeği olarak forma bekleyecek. Yabancı stoperlerden biri Bilica. Bilica geçen senenin en iyisiydi. Ancak Fenerbahçe'nin oyun yapısı Sivasspor'un aksine kapanan yardımlaşmalı bir takımdan çok oyunu önde kuran defans çizgisi orta sahaya yakın bir takım. Geniş alanda yakalanacak bir Bilica Sivasspor'un son hafta maçlarını anımsatmaz umarım. Bülent Uygun'un geçen günlerde NTV'de Doğru Transfer programında yaptığı açıklamalar her ne kadar yüreğime su serpse de hala bir yanım korkuyor açıkçası. Başarılı olacağını umut ediyorum.
Diğer yabancı stoper şu an için belli değil. Edu'nun sakatlığı sebebiyle yollar ayrılacak gibi, Lugano defteri de büyük ihtimalle kapandı. Fenerbahçe o bölgeye bir yabancı stoper alacak muhtemelen. ABD'li savunma oyuncusu Onyewu ismi medyada çokça geçmekte. İyi bir oyuncuya benziyor ancak ABD de geriye yaslanan ve kontra atak futbolu tercih eden bir takımdı. Eğer alınırsa Carlos ve çocuğa(Gökhan Gönül) çok iş düşecek. Öte yandan Daum'un eski öğrencisi Lucio Bayern'deen ayrılıyormuş Milan veya Real ister ama yine de ne yapıp edilip takıma kazandırılmalı bence. Müthiş transfer olur
Kalede Volkan kalacak gibi. Anlaşma sağlanır tahminimce. Ki sağlanmalı da. Her ne kadar eleştirsek de bence Türkiye'nin en iyi kalecisidir. Sağ bekte çocuğa bir yedek alınmalı. Ben Önder'i istemiyorum orada. Atak yapabilecek bir bek olmalı. Açıkçası hiç sevemediğim Ali Bilgin'i sağ bekte baya beğenmiştim. Satılmayıp orada değerlendirilebilir. Önder de stoper alternatifi olmalı Bekir'le. Bu bölgeye yerli bir oyuncu daha alınırsa şaşırmam. Sol bekte Carlos ve Vederson varken transfer yapılmayacaktır.
Orta saha kuvvetlenmeye başladı. Deniz Emre Selçuk Özer Topuz iyi oyuncular. Deivid Uğur kanat alternatifleri. Forvette Alex Semih muhteşemler. Alex'i istemeyen Fenerlilere anlam veremediğimi belirteyim. Her sene çıkar bunlar ortaya Alex gitsin Alex şöyle Alex böyle diye. Alex de her sene cevabını verir. Alırlar yine cevabını o yüzden ben birşey yazmıyorum.
Kadromuzda Lugano Edu Maldonado ve Josico'yu saymazsak 4 yabancı kalıyor. Alex 5. senesini doldurdu. Türk statüsünde oynatılması için neden başvurulmuyor ki. Keza Deivid 3 oldu ve milli takımda oynayabilirliği yüzünden Nobre ve Vederson formülü ile Türk yapılabilir. Ki yapılmalı da. Yabancı oyuncu almak çok daha ucuz. Neyse elimizde 4 yabancı kontenjanı oluşuyor. Bunlardan 3'ü as 1'i yedek olur. Güiza giderse bir yabancı da forvete alınır ki İspanya basnına yaptığı açıklamalar doğruysa gönderilmeli değilse kalsın derim ama yine de 12 milyon + Tekke'ye balıklama atlardım ben olsam. Güiza kaldı diyelim. Ön liberoya bir as yabancı alınır. Poulsen ismi geçiyor ama ben Rolfes'i daha çok tercih ederdim açıkçası. Poulsen gelse de fena olmaz hani. Sol açığa bir yabancı alınır. Bu yabancı da Vargas'sa eğer iyi bir transfer olur. Vargas hem meziyetli hem de saldırgan yırtıcı ve kararlı bir oyuncu mücadeleyi bırakmayan birisi. Uğur Boral'ın Sevilla maçlarındaki performansını her maç gösterebilir düşüncesindeyim. Forvete de bir Türk yedek bulunmalı. Şimdilik bu kadar.
Bu arada benim şahane(:D) futbolculuğumda en büyük pay sahibi olan küçüklükten beri futbol idolüm ; büyük Fenerbahçeli, kral Aykut Kocaman'a da kocaman bir hoşgeldin demek istiyorum
Kopiket: Sarı Laci
5
Benzema Real Madrid'in 5. transferi oldu. Lyon ve Real Madrid 35 milyon avro karşılığında anlaşmaya vardı. Real Madrid flaş transferlere devam ediyor ve alınan kredinin büyüklüğüne bakılırsa transferler de devam edecek gibi. Son derece önemli işler başarıyor meslektaşım Don Florentino Perez Rodriguez. FM'de hileyle bile böyle kadrolar kurmak çok zor. Barcelona'nın güzel futbolu( sevmiyorum ama iyi oynuyorlar valla) ve kupalarının gazıyla Real Madrid başkanı Perez tahtı geri almaya geldi. Ancak her ne kadar önemli ve bence iş yapacak oyuncular alındıysa da yine de orta sahaya ve savunmaya takviyeler yapılmalı. Yapılacağından şüphem yok. Her ne kadar Perez savunmaya oyuncu almayı sevmese de bunların yapılması elzem. Yoksa elin oğlu gelir bu sefer Benzema'lı Kaka'lı Ronaldo'lu takıma 6-7 atmanın zevkini ve dalgasını yaşar. Perez'in krizdeki Valencia'dan bir oyuncu daha alacağını düşünüyorum. Ribery büyük ihtimal olmayacak gibi onun yerine David Silva için bastırabilir Don. Ön libero için bir diğer "krizin teğet geçtiği" takım Liverpool'a Xabi Alonso için teklif yapılmış. Böyle bir hücum hattı için Brezilya ligi usulü bir ön libero alınmalı. Yani Maldonado gibi. İleri çıkmayacak, kapıp arkadaşlarına verecek sadece. Maldonado alınmalı falan demiyorum ha; o gibi bir çapa alınmalı. Hadi Makalele olsun, işte o tip bir oyuncu alınmalı ve bence bunun için Xabi değil takım arkadaşı Mascherano soruşturulmalı. Onun top kapması ve savunma yönü Xabi'ye göre daha fazla. Ancak bildiğimiz üzere Barcelonanın asıl gücü orta sahasıydı. Xavi ve Iniesta şov izliyorduk her maçta. Alınabiliyorsa böyle iki oyuncu alınıp konulsun. De Rossi( ki asla gelmez ve istemem de Roma'dan ayrılmasını geleceğin kaptanının), Pirlo, Fabregas. Gerrard, Lampard gibi teknik ustalardan ikisini almak gerek. Xabi alınıyorsa böyle tipte bi oyuncu da yanına konulmalı yoksa tek başına Xabi o bölgeyi kapatamaz
Bekliyoruz efendim
Real Madrid transfer rüzgarı son sürat devam etmekte
Kopiket: ayaktopu
Vassel Ankaragücü'nde
Ben bu açıkoturumu nefes bile almadan seyrederim arkadaş...
Geçen haftanın en önemli spor haberi, hiç kuşkusuz, Doğan Yayın Holding Ceo’su Mehmet Ali Yalçındağ’ın evindeki yemekli davetti... Aziz Yıldırım’ın Adnan Polat’a “Arda’yı bize ver, 15 milyon euro vereyim” dediği davet.
*
Hadi ben de size, önümüzdeki sezonun en önemli spor haberini vereyim...
*
Mehmet Ali Yalçındağ’ın her sezon sonunda şampiyon takımın başkanını kutlamak için verdiği yemeğin onur konukları, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş başkanlarıydı... Grubumuza ait gazete ve televizyonların genel yayın yönetmenleri de oradaydı. Haliyle, Star Haber Grup Başkanı Uğur Dündar da...
*
Hasta Fenerbahçeli ama, bir o kadar da centilmen ve tarafsız bir futbolsever olan Uğur Dündar, hemen yanında oturan Aziz Yıldırım ve Yıldırım Demirören’e eğilerek, şöyle dedi:
“Sizler bu masada da görüldüğü gibi, birbiriyle son derece iyi anlaşan, gayet medeni insanlarsınız... Ama kamuoyunda sanki birbirinize düşmanmışsınız gibi bir algılama var. Gelin bunu yıkalım... Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor başkanları, ayda bir kez, benim yöneteceğim açık oturumda bir araya gelelim. Hem o ayın spor olaylarını canlı yayında tartışalım, hem de fair-play çerçevesinde birlik beraberlik mesajı verelim. Böylece, hem kamuoyundaki yanlış kanaat yıkılır, hem de başkanlar taraftarlara örnek olur.”
***
Aziz Yıldırım hemen kabul etti.
Yıldırım Demirören de.
Etti iki...
O sırada masada bulunmayan Galatasaray Başkanı geldi. Uğur Dündar, aynı teklifi, diğer başkanların yanında Galatasaray Başkanı’na da teklif etti. Adnan Polat da hemen kabul etti.
Etti üç.
*
“Peki ya Trabzonspor Başkanı?” diye sordum... Uğur Dündar, “Sadri Şener’e de bizzat ben teklif edeceğim, kendisini tanırım, son derece medeni bir insandır, hayır diyeceğini hiç sanmıyorum” dedi.
Eder dört...
*
Dört büyük.
*
Bunca yıllık gazeteciyim, dört büyük kulübümüzün başkanlarının, bir açık oturumda, hem de canlı yayınlanacak bir açık oturumda bir araya geldiğini görmedim...
*
Parti genel başkanlarını bir araya getiren, Tayyip Erdoğan-Deniz Baykal arasındaki ilk ve tek açıkoturumu yöneten, Kemal Kılıçdaroğlu ile Dengir Mir Mehmet Fırat’la TBMM çatısı altında tarihimizin ilk açıkoturumunu gerçekleştiren, Kemal Kılıçdaroğlu ile Melih Gökçek’i bir araya getiren Uğur Dündar... Bu kez, spor tarihimizde görülmemiş bir ilke imza atacak.
*
Peki ne zaman?
Nerede?
Programın adı ne olacak?
*
Şöyle diyor Uğur Dündar...
“Programın adı, Ayın Buluşması olacak... CNN Türk’te canlı yayınlanacak... Takvimi başkanlarla ayrıca görüşüp netleştireceğiz. Ancak ilk programı, yeni sezonun başladığı hafta yapmayı düşünüyorum.”
Yılmaz Özdil Fanatik'te yazmış. Biz taraftarlar (ve futbolseverler) için ilgi çekici bir program olacağı kesin
Gereksiz
Atasay kuyumculuğun sahibi. İstanbul Belediye Başkanlığı Seçimlerinde yüce başbakanın oğluyla falan ilişkileri gündeme gelmişti; kendisi AKP (yazar burada "edepsizlik" yapmıştır) hükümeti sayesinde yürüyen ya kullardandır bir bakıma( el attığı sektörlere şans eseri vergi kıyakları yapılmıştır); Eyüpteki arsa vurgunu iddiaları da cabası her neyse bu adamın Fenerbahçe yönetiminde bulunmasını istemiyordum istemiyorum istemeyeceğim. Konumuza gelelim uzatmadan; Fenerbahçe yöneticisi sıfatlı Cihan Kamer Fenerbahçe dergisinin bu ayki sayısında inciler saçmış; demiş ki:
''Rijkaard elbette ki kalitesi, kariyeri itibarıyla çok başarılı bir teknik direktördür, muhakkak ülkemiz futboluna artı değerler kazandıracak. Ancak başarılar uzun vadede olacaktır ve Galatasaray'a güzel ikincilikler yaşatacaktır''
''Biz isteseydik, yönetim ve Sayın Başkan Aziz Yıldırım isteseydi bugün takımımızın başında Rijkaard vardı. Bu taraftarın, başkanın ve yönetimin tercihidir. Bence doğru bir tercihtir. Çünkü pek çok kişiye de sordum, hep iki isim söyleniyordu. Birisi Lucescu, birisi Daum idi. Hiç kimse Rijkaard demiyordu. Lucescu'nun sözleşmesi devam ediyor. Daum'un sözleşmesi sona ermişti. Taraftarımızı, Fenerbahçe'yi ve Türkiye'yi tanıması nedeniyle de tercihimizi Daum'dan yana kullandık. Biz hızlı şampiyonluk istiyoruz.''
Kim ne derse desin Reijkaard'ı getirebilmek önemli bir iştir ve bence bir başarıdır. Doğru tercihtir değildir Fenere uygun veya değil bunlar tartışılır ama şimdi böyle bir açıklamaya ne gerek var ki. İstesek Reijkaard'ı alır gelirdik; Reijkaard güzel ikincilikler yaşatacak falan ne kadar gereksiz açıklamalar. Fenerbahçe'ye yakışmıyor böyle açıklamalar. Biz bunları Yıldırım Demirören Beşiktaşının yöneticilerinden duymaya alışmıştık
'Shakhtar Donetsk ve Werder Bremen'i finalde izledik. Bizim takımımız geçen sezon UEFA'yı yüzde 100 kazanabilecek bir kaliteye sahipti. Bizim doğru bir teknik direktörümüz olsaydı, örneğin yine Daum olsaydı UEFA Şampiyonluğu, lig şampiyonluğu ve Türkiye Kupası bizimdi''
''Başkanın haksızlığa ve sorumsuzluğa tahammülü yok, kendisine bu yönde agresif deniliyor, ancak bence tepkisi normaldir. Başkan futbolda nasıl ilerleneceğini her daim tarif eden bir yöneticidir. Başkan etiğe, hukuka ve futbola yakışır bir şekilde hareket eder. Başkanın futbol ve futbolcu bilgisi de pek çok teknik direktöre taş çıkartacak kadar iyidir''
Bu iki açıklama birbiriyle çelişmedi mi??
Geçen seneki teknik direktörümüz Aragones'i (evlerden ırak!!) getiren ve göndermemekte ısrar eden de sayın başkandı neticede.
Neresinden tutarsanız tutun gereksiz açıklamalar silsilesi bence
Kopiket: Sarı Laci
19 Mayıs 2009 Salı
10+3 ; Aziz Reis'le yeni dönem
Aziz Yıldırım'ın kongrede başkan olacağı yüzde yüz; aksini düşünmek pek realistik olmaz. Kongre üyeleri genel olarak Aziz Yıldırım'dan memnun. İstikrar, tesisleşme, güçlü ekonomi, hırsız olmayan başkan vs gibi şeyler futbol takımının bir sene başarısızlığından çok daha önemli onların nezdinde.
Neyse şimdi biz Aziz Yıldırım'ın yeni dönemine bir önizleme yapalım
Evvela şunu söyleyeyim Aziz Başkan'dan memnun birisiyim. Hakikaten 10 yıllık döneminde kulübümüze çağ atlattı. Tabi bu çağ atlamanın yan etkileri oldu elbette. Ve tabi yanlış atılmış adımlar da oldu. Ama resmin bütününe bakınca bence Aziz Yıldırım iyi bir başkan. Kendisini eleştirdiğimiz noktalar kendisinin düzeltemeyeceği şeyler değil. Bunlardan da zamanla döneceğini umuyorum.
Başkanın dün 3. Devrede futbol takımının bu senki başarıszlığını kabul edip sorumlusu benim demesi bu değişimin bir nişanesi gibi. Umarım da öyle devam eder. Başkan çok iyi bir Fenerli buna yürekten inanıyorum. Herşeyi ben bilirim ben ne dersem o görüntüsünden sıyrılacak beklentisindeyim. Taraftar gruplarını küçümseyemez elbette. Onların liderleriyle bir araya gelip bakın ben size karşı değilim rantçılara karşıyım demeli. Demeli ki ben şu bağırmayana davul tokmağı fırlatılmasından küfredilmesinden, maçı oturarak izleyene tacizden vs neyse artık yönetimin karşı oldukları söylemeli. Taraftar grupları da ama başkanım şöyle şöyle der başkan böyle böyle der bir ortak görüşte anlaşılır elbette. Bunlar denendi bildiğim kadarıyla ama tek taraflı ve brifing havasında geçen bir toplantı görünümündeydi. Şimdi artık karşı tarafı da yani Fenerbahçenin taraftarlarını da dinlemeli. Bu taraftar politikasından vazgeçip herkesin kabullenebileceği politakalar benimsenmeli.
Bilet fiyatlarında indirim olacağını sanmıyorum malesef. Bu fiyatlar normal belki ama ülkenin mevcut şartlarında pahalıdır. Ekonomosi herkesin çok aman aman falan değil. Bu kulüp halkın takımıysa her ekonomik sınıftan insan takımını izleyebilmeli. Heeleki bu kriz döneminde. Bakmayın kriz teğet geçti masallarına. Kriz baya baya etkili ve daha da arttıracak etkisini hükümetimiz sayesinde. Neyse siyasete çok girmeden Fenerbahçe'ye döneyim tekrar. Bilet fiyatlarında indirim olmayacak diye düşünüyorum lakin kongre üyelerinin Avrupanın önde gelen takımlarının da uyguladığı öğrenci bileti uygulamasına sıcak baktıklarını biliyorum. Yeni dönemde ülkenin aydınlık geleceği üniversite ve lise öğrencilerine indirimli bilet uygulamasının başlatılmasını bekliyorum. Taraftar grupları için gelecek sezondan itibaren başlayacak taraftar blokları da bu az önce inandığım uzlaşının bir ön adımı gibi. İnşallah da yönetim ve taraftar arasında olmaması gereken tartışmalar bir son bulur çünkü bundan zarar gören Fenerbahçe oluyor.
Önümüzdeki 3 sene şampiyonluk için iddialı başkan. Bunun için de gerekeni kendisi söyledi. Dedi ki iyi oyuncular iyi hoca ve savaşan Fenerbahçe. Gerekeni yapması da boynunun borcudur. Böyle savaşan bir takımın Aragonesle gelmeyeceği aşikar. En basitinden Türkiye Kupası finalinde Beşiktaşın golünden sonra somurtmuş ve yığılmış bir Aragones gördük. Daha maçın başları ve sadece 1-0 geridesin. Çıkıp takımını ateşleyecek bir hoca görüntüsünden çok uzaktı maçı bırakmış ve herşey bitti türünden bir yüz ifadesine bürünmüş bir adamın oyuncuları ne kadar savaşır ki. Ki aynı oyuncular geçen sene Avrupayı sarsıyordu. Öncelikle hoca değişimi bizi bekliyor. Kaybetmeyi kabullenmeyen. disiplinli. göze hoş futbol oynatan vs bir hoca bekliyorum. Bunun dışında kulüpteki Fenerde oynamayı bilememiş kişilerle yollar ayrılıp daha bize yakışır oyuncular alınmalı.
Çok fazla yazacak vaktim yok. O yüzden çoğu şeyi atlayarak ve parça parça ve dağınık ve eksik yazıyorum kusuruma bakmayın. Son olarak da başkandan bir ismin alınmasını bekliyorum. Hem yıldız hem savaşçı ruhuna çok uygun bir isim...Tuncay Şanlı
Kopiket: Sarı Laci
Bir milletin kurtuluşuna atılan ilk adım...
1919 yılı Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir :
Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu grup, I. Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaş'ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve memleketi I. Dünya Savaşı'na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilâfet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa 'nın başkanlığındaki hükûmet âciz, haysiyetsiz ve korkak. Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.
Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış ve alınmakta...
İtilâf Devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birer bahane ile İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul' da. Adana iIi Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap (Gaziantep) İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalyan askerî birlikleri, Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette. Nihayet, konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919'da, İtilâl Devletleri'nin uygun bulması ile Yunan ordusuda İzmir'e çıkartılıyor.
Bundan başka, memleketin her tarafında Hristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi özel emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar.
Sonradan elde edilen güvenilir bilgi ve belgelerle iyice anlaşılmıştır ki, İstanbul Rum Patrikhanesi'nde kurulan Mavri Mira Hey'eti illerde çeteler kurmak ve idare etmek, gösteri toplantıları ve propagandalar yaptırmakla meşgul. Yunan Kızılhaç'ı ve Resmî Göçmenler Komisyonu , Mavri Mira Hey'eti'nin çalışmalarını kolaylaştırmakla görevli. Mavri Mira Hey'eti tarafını,olan yönetilen Rum okullarının izni teşkilâtları, yirmi yaşından yukarı gençleri de içine almak üzere her yerde kuruluşunu tamamlıyor.
Ermeni Patriği Zazen Efendi de, Mavri Mira Hey'eti ile birlikte çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tıpkı Rum hazırlığı gibi ilerliyor. Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde örgütlenmiş olan ve 4 İstanbul'daki merkeze bağlı bulunan Pontus Cemiyeti hiç bir engelle karşılaşmadan kolaylıkla ve başarıyla çalışıyor.
.....
Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun istiklâlden yoksun millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık görülemez.
Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir.Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.
Halbuki Türk'ün haysiyeti, gururu ve kaabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!...
O halde, ya istiklal ya ölüm!
İşte gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır. Bir an için, bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğranacağını farz edelim. Ne olacaktı? Esirlik!
Peki efendim. Öteki karalara boyun eğme durumunda sonuç bunun aynı değil miydi?
Şu farkla ki, istiklali için ölümü göze alan bir millet, insanlık haysiyet ve şerefinin gereği olan bütün fedakarlığı yapmakla teselli bulur ve hiç şüphesiz, esirlik zincirini kendi elleriyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete bakarak dost ve düşman gözündeki yeri bambaşka olur.
Sonra, Osmanlı hânedan ve saltanatının devam ettirilmesine çalışmak, elbette Türk milletine karşı en büyük kötülüğü işlemekti. Çünkü, millet her türlü fedakarlığı göze alarak istiklalini kazanmış olsa da, saltanat sürüp gittiği taktirde, bu istiklale kazanılmış gözüyle bakılamazdı. Artık ,vatan ve milletle hiçbir vicdan ve fikir bağlantısı kalmamış bir sürü delinin, devlet ve milletin istiklâl ve haysiyetinin koruyucusu mevkiinde bulundurulmasına nasıl göz yumulabirdi?
Halifeliğin durumuna gelince, ilim ve tekniğin nurlara boğduğu gerçek medeniyet dünyasında gülünç sayılmaktan başka bir yanı kalmış mıydı?
Görülüyor ki, verdiğimiz kararın uygulanmasını sağlayabilmek için daha milletin alışkın olmadığı bazı konulara dokunmak gerekiyordu. Ortaya atılmasında, kamuoyu bakımından büyük sakıncalar doğuracağı sanılan hususların dile getirilmesinde kaçınılmaz bir zaruret vardı.
Osmanlı Hükumeti'ne, Osmanlı padişahına ve Müslümanların halifesine başkaldırmak, bütün milleti ve orduyu ayaklandırmak gerekiyordu.
dedi büyük önderimiz
ve 90 yıl önce bugün çıktı Samsun'a büyük Türk milletini esaretten güzel vatanımızı işgalden kurtarmak için
90 yıl sonra bugün ; özlemle saygıyla ve de emanetine sahip çıkamamızdan dolayı yüzüne bakmaya utanarak anıyoruz Cunhuriyetimizin kurucusu vatanımızın kurtarıcısı büyük devrimciyiçok şey var yazılacak ama zamanım yok; lakin şunu aklınızdan hiç çıkarmayın
bir gün bu vatanın taşına toprağına kanımızla tam bağımsız Türkiye yazacağız ve o zaman Mustafa Kemal şafağına uyanacağız
bekleyin ve korkması gerekenler de korksunlar
Gazi Mustafa Kemal'in gençliği önderinin onlara verdiği görevlerin bilincinde
6 Mayıs 2009 Çarşamba
Bu adamı seçmeyin !!!!!!
Real Madrid'in Haziran ayında yapılacak başkanlık seçimi yaklaşırken başkan adaylarından Eduardo Garcia, seçildiği takdirde Didier Drogba'yı transfer edeceğini açıkladı.
Real Madrid kongre üyelerine sesleniyorum nolur bu adamı seçmeyin; lütfen yalvarıyorum size
ne işi var Drogba'nın benim sevdiğim bi takımda ya
Allah korusun
onu alacağımıza Rocksteady'i alalım (benziyorlar da...)
Kopiket: ayaktopu
6 Mayıs 72
Seninle farkım popülasyon algısında saklı
Sen Polat Alemdar aklı
Yani camları siyah bir "jeep"te bir ton beyinsiz yanında mafyavari
Biz erkek olmayı Deniz'den öğrendik
ve lakin
O halde bile kendin olmak, silahsız, adamsız meydan okumak cihan-ı aleme
Bilginin peşinde, ilginin değil müsadenizle
Yani adam olmak tam da böyle bir şey işte
anlamak istemiyorlar
onlara göre teröristtir; halbuki halktan kimseyi öldürmemiştir hatta hiç kimseyi öldürmemiştir(Filistin dağlarında savaştıkları İsrail askerlerini değerlendirme dışında tutmak gerek)
o anki Amerikancı yalaka hükümetlere karşı bağımsız bir Türkiye için silaha sarılmak teröristlikse onların "ağa babaları" 50 yıl önce Kurtuluş Savaşıyla size göre en büyük teröristliği yapmıştır
aa dur bakayım
Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları için de İstanbul Mahkemelerince idam kararı verilmişti değil mi
alın işte sizin kafadanmış onlar da
6. Filo defol diye yürüdüler diye mi bu düşmanlık
Amerikan askerlerini Dolmabahçeden denize döktükleri için mi
öğrenciyken Ankaraya kadar Atatürk yürüyüşü yaptıkları için mi düşmansınız
yoksa tam bağımsızlık savundukları için mi
Amerikan askerlerini kaçırdılar diye mi
CIA ajanı Vietnam Kasabı Kommer'in arabasını yakıp önce ODTÜ'den sonra bu ülkeden kovdukları için değil mi( kesin öyledir çünkü bunu yapanların hepsi bir şekilde öldürürdü)
101 Amerikan üssünün 35 milyon vatan toprağını fiilen işgal ettiği bir ülkede buna karşı durdukları için onlar terörist oldu
Amerikan işgali altındaki vatanda tam bağımsız Türkiye istiyorlardı
Amerika ve onun Türkiyedeki aşıkları o zamanlar da terörist diye gördüler hala da görüyorlar
siz suçlamaya devam edin onlar Gazi Mustafa Kemal'in izindeydi
ne demişti Ulu Önder
"Türk Genci, devrimlerin ve Cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır."
durun tahmin edeyim asıl düşmanlığınız aslında Gazi değil mi
sanırım öyle
çünkü Gazinin izindekiler anti emperyalist ve tam bağımsızlıkçıdır
rahatsızlığınız bu değil mi
yazık size ya
ama napalım bu ülke bizim ve elbet bir gün Mustafa Kemal Şafağı doğacak bu ülkeye
Aklının hepsini kullansan da yetmez aslanım
hadi geri yaslan
o ne dert mi sarmış hepinizi kurtarayım
dur bu kez atakta bak asi korsan
Kopiket: güncele
Yorumsuz
EĞER ...
1969’un şubat ayının o soğuk ve "kanlı" ikinci pazar günü...
Yaşım elverseydi...
Ve Beyazıt Meydanı’nda olsa idim...
Dindar da olsam, imam hatip mektebine de gitsem, anam türbanlı, babam sakallı da olsa, "İslamcıyım" da desem...
Benim yerim...
Kesinlikle Amerikan 6. Filo’sunu protesto eden solcu gençlerin, yani Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yanı olurdu...
Asla ve kata...
Polisle birlik olup o gençlere karşı tekbirlerle saldırıya geçen sözüm ona Müslümanların yanında olmazdım.
Çünkü...
Ben öyle bilirim ki...
Bu işin din / diyanetle, içine doğulan kültürel çevreyle, hatta ideolojik duruşla falan bir ilgisi yoktur.
Bu bir kişilik ve ahlak sorunudur.
Ve mesele bu kadar basittir.
* * *
Eğer...
Yaşım elverseydi...
O pazar günü...
Kalbim 6. Filo için değil...
6. Filo’yu protesto eden solcu gençler için atardı.
Bugünlerde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına ağız dolusu küfürler yağdıran Mehmet Şevket Eygi gibilerin, o günlerde "din / iman" adına yaptıkları aşağılık propagandanın ve kışkırtmanın etkisi altına girip galeyana gelmezdim.
Eygi ve onun gibilerin, "Bir yanda Sovyetler Birliği, bir yanda ABD var... Biz kötünün iyisi olarak ABD’den yana olmalıyız" şeklindeki izahlarına zerre kadar itibar etmezdim.
Çünkü...
Bu tür yaklaşım tarzını en azından "utanç verici" bulurdum...
Bir "kötü"den kurtuluşu, bir başka "kötü"de aramanın ve "kötüler arasında bir tercih" yapmaya kalkışmanın insanı küçük düşüren bir iş olduğunun ayırdında olurdum.
Böylesi bir tercihin insanlık onuruna yakışmayacağını düşünürdüm.
Hangi konjonktürde yaşarsam yaşayım...
Biraz izan, biraz insanlık ve biraz şuur sayesinde...
Hangi tarafı seçmem gerektiğini idrak edebilirdim.
Tekbirlerle saldırıya geçenlerin karşısına dikilirdim...
"Deli misiniz? Ne yapıyorsunuz?" diye haykırırdım.
"Kötünün iyisini savunmak size mi düştü?" derdim.
* * *
Gelin görün ki...
İlahi takdir işte!
O gün orada değildim...
Ve fakat...
Aklımın erdiği andan itibaren...
Orada olmadığım halde...
Orada olup bitenler nedeniyle "suçluluk" duydum.
Ne zaman o "Kanlı" Pazar gününden söz açılsa yüzüm kızardı...
Hele o günlerde milleti 6. Filo’nun yanında "Allah için cihada" çağırıp kışkırtan adamların, bugün bir parça utanç duyup en azından seslerini kesmek yerine...
Hálá eski kinlerini dipdiri tutup Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına ağız dolusu küfürler yağdırdıklarını gördükçe...
Yüzüm kızarmaya devam ediyor.
Bu manifestoyu da işte bu yüz kızarıklığı içinde yazıyor ve diyorum ki:
Lütfen adımı Mehmet Şevket Eygi gibilerin hizasına yazmayın.
Eğer ille de birinin yanına yazacaksanız...
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının hizasına yazabilirsiniz...
Hiç gocunmam...
Aksine şeref duyarım.
Ahmet HAKAN- Hürriyet
Kopiket: güncele
3 Mayıs 2009 Pazar
Onurdur seni sevmek
"Fenerbahçe Kulübünün her tarafa mazhar-i takdir olmus bulunan asari mesaisini isitmis ve bu Kulübü ziyaret ve erbab-i himmeti tebrik etmeyi vazife edinmistim. Bu vazifenin ifasi ancak bugün müyesser olabilmistir. Takdirat ve tebrikatimi buraya kayd ile mübahiyim."
5.5.1334 (3.5.1918)
ORDU KUMANDANI
Mustafa Kemal
(Fenerbahçe Kulübünün her tarafta beğenilip değer verilen, ortaya çıkmış eser ve çalışmalarını duymuş ve bu kulübü ziyaret edip bu işte emeği, yardımı olanları tebrik etmeği görev edinmiştim. Bu görev ancak bugün yerine getirilebilmiştir. Takdir ettiğimi ve kutladığımı buraya kaydetmekle övünüyorum.)
Şeref defterini imzaladıktan sonra gitme vakti gelmiştir artık.Kulubün iskelesine iner.Kendisini Moda'ya götürecek olan tekneye binmeden önce (ki kürekte yine Mustafa Elkatipzade oturmaktadır), kulüp binasına doğru geri döner ve sağ elini havaya doğru kaldırarak "Fenerbahçe'ye ebedi muvaffakiyetler dilerim" der.Aslında Atatürk o an Fenerbahçe'ye ebedi muvaffakiyetler dilememiştir ebedi muvaffakiyetler emretmiştir.
ve işte o 3 Mayıs günü Fenerbahçe'nin tarihinde o kadar çok önem kazanmıştır ki 1907 senesinin Mayıs ayında kurulan Fenerbahçe kulubü bir kongresinde 3 Mayıs günü kulubün kuruluş günü kabul etmiştir.Ve bugün Fenerbahçe Spor Kulubü 3 Mayıs 1907 günü kulubün kuruluş tarihi olarak tarihe geçerken, 3 Mayıs 1918 günü de böylece ebedileşmiştir.
başı goğe kadar
her sabah özgürlüğe doğar Fenerbahçe
sonsuza kadar
onurlu uygar
bir tek tarihe sığar Fenerbahce
her yeni kuşak
bu emaneti
bayrak gibi iftiharla taşır soylu FENERBAHÇE
bayrak gibi iftiharla taşır büyük FENERBAHÇE
sonsuza kadar
yaşa FENERBAHÇE
Kopiket: Sarı Laci
Fenerbahçeli'yim göğsümü gere gere, ver Lefter'e yaz deftere
Başta Grup CK olmak üzere taraftarlığın sadece oturup(!) maç izlemek olmadığını gösteren ve böyle güzel böyle anlamlı böyle vefalı bir vazifede emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler
ne de güzel yaptınız helal olsun herbirinize
"Fenerbahçe'de efsaneleşen birçok futbolcu var. Neden Lefter'in heykeli dikildi. Çünkü efsane isimlerin her biri futbol profesörü, ancak bir tane ordinaryüs var. O da Lefter'dir"-(Faruk Ilgaz)
Kopiket: Sarı Laci
27 Nisan 2009 Pazartesi
Adınla nasıl berabersem
Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
Bir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan
Koşar gibi yürüyüşün
Karanlıkta bir ışık gibi aydınlık gülüşün
Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
Uzak uzak yıldızlarla çevrilmiş kainatın
Karanlık boşluklarında akıp giderken zaman
Adınla nasıl berabersem öylece beraberiz
Seninle her saat seninle her dakika seninle her saniye
Gönlümüz mutluluğa inanmış olmanın gururuyla rahat
Koltuğumuzun altında birer dinamit gibi kellemiz
Ve sonra her zaman her ölümlüye
Aynı şartlar altında kısmet olmayan
Gerçekleri görmenin aydınlıgı alınlarımızda
Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
Sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın...
Final için
Fenerbahçe Bayan Basket takımı bu akşam saat 20'de Galatasaray ile Darüşşafaka spor salonunda karşılaşoyor. Fenerbahçe kazanırsa finale yükselecek; Galatasaray kazanırsa 5. maç oynanacak ve kendi seyircimiz önünde Kadıköyde finale yükseleceğiz değişen pek birşey olmayacak
Maç FBTV'den de nakln verilecek
Kopiket: bayan basket
Lyon hanedanı sona erdi
her sene şampiyon olmasına rağmen sürekli hoca değiştiren Lyon bunun faturasını nihayet ödemek üzere. Haftasonu PSG ile kendi evinde berabere kalmasının ardından Marsilyanın da deplasmanda Lille'i 2-1 yenmesiyle son 5 hafta kala liderin 5 puan gerisine düşen Lyon için şampiyonlar ligi bile tehlikede.
Fransa liginde Marsilya 67 puanla lider bir maçı eksik Bordeaux 62 puanla 2. . Üçüncü Lyonun puanı 61 ve 4. PSGnin puanı 60
Kopiket: ayaktopu
Bu kadar iyi futbolcuysan git Barcelona'ya
Eskişehirspor'un 2-0 kaybettiği Beşiktaş maçı sonrası Youla'nın saha içinde kendisiyle tartışan Engin Baytar için söyledikleri
“O adam zaten her topu istiyor. O zaman gir tek oyna, biz dışarıda duralım.. Her topu istiyor.. Hem hakem, hem kendi oyuncusuna itiraz ediyor.. Zaten devre arasında geldi, hep aynı! Her hafta böyle! Önce Batuhan’la, bugün de benle, sonra da başka futbolcularla olur.. Bu kadar iyi futbolcu madem neden Barcelona’ya gitmiyor! İyi futbolcuysan başka takıma git oyna ya da.. Neden Gençlerbirliği seni bıraktı o zaman. Hep aynı işte, bundan!”
Kopiket: ayaktopu
Kaldı 1 (?)(!)
1 dedik ama aslında 4 kaldı. Barcelonanın Valenciayla berabere kalmasının ardından Sevilla deplasmanına giden ve 1-0 yenik duruma düşen Real Madrid kaptanı Raul Gonzales Blanco'nun hat-trick'iyle 3 puan kazanarak Madrid'e döndü ve haftasonu yapılacak El Classico'yu beklemeye başladı. Bu maçtan da galibiyetle ayrılırsa Barcelonayla arasında sadece 1 puan kalacak.
Bu maç haricinde her iki takımın kalan 4 maçı da şöyle
Barcelona
Villareal
Mallorca(D)
Osasuna
Deportivo(D)
Real Madrid
Valencia(D)
Villareal(D)
Mallorca
Osasuna(D)
Kopiket: ayaktopu
Günün anlam ve önemine binayen
yine düşman elindeydi vatan
bir oğul çıktı Malatya'dan
anası Yılmaz çağırırdı
haram süt emmemişti anadan
ve beyazıt derler bir büyük alan
düşman sarmıştı sağı solu
düşman çok, cephane yoktu
yetişmemişti daha Cemal Paşa kolu
amandı el aman
tank paletleriydi alanda dönen
kusan namlularda, kalleş ölümcül
ve vuran ve kıran ve haykıran
Malatya'lı şöyle baktı bir
ana baba günüydü herhal
her yönde toz duman
vay anam vay
bu belalı başınan
kime ne diyem
kime ne diyem
nerelere gidem
ya derdime derman
ya katlime ferman
başı daralınca Yılmaz'ın
baktı atacak taşı yok
baktı eli durmuş, ayağı durmuştu
vurulmuştu.
çıkardı yüreğini kan içinde
çarptı kötünün kafasına
hay bu nasıl devran?
28 nisandı yavri hey!
ham meyveyi kopardılar dalından
Demokrat Parti ve Menderes faşizmine karşı yapılan gösterilerde polisin açtığı ateş sonucu ölen Turan Emeksizi anmadan olmaz. Tahkikat Komisyonları ve muhalefet lideri İsmet Paşa'yı meclise sokmama kararı alan bu adamlar nedense hala halk kahramanı ve demokrattır. Bilmem kaç suçtan vatan haini ilan edildiğini de söylemeyeyim Menderes'in. Bu olaylar üzerine önce İstanbul'da sonra Ankara'da öğrenci olayları ve protesto mitingleri başlar. Polisin orantısız gücüne rağmen askerler göstericilerden yana bariz bir tavır alır. Bir ay sonra da 27 Mayıs günü ordu yönetime el koyar.
Bir ölü yatıyor
on dokuz yaşında bir delikanlı
gündüzleri güneşte
geceleri yıldızların altında
İstanbul’da, Beyazıt Meydanı’nda.
Bir ölü yatıyor
ders kitabı bir elinde
bir elinde başlamadan biten rüyası
bin dokuz yüz altmış yılı Nisanında
İstanbul’da, Beyazıt Meydanı’nda.
Bir ölü yatıyor
vurdular
kurşun yarası
kızıl karanfil gibi açmış alnında
İstanbul’da, Beyazıt Meydanı’nda.
Bir ölü yatacak
toprağa şıp şıp damlayacak kanı
silâhlı milletimin hürriyet türküleriyle gelip
zaptedene kadar
büyük meydanı.
Kopiket: güncele
Klinsman kovuldu
Bayern Münih'in hocası Klinsman bana kalırsa çoktan gönderilmeliydi. Takım şampiyonluk potasında işte dere geçerken Klinsman değiştirilmez mantığıyla sabrediliyordu. Barcelonaya karşı alınan hezimetin ardından geleceği iyiden iyiya sorgulanan Klinsmanın görevine Bayern Münih'în kendi evinde Schalkeye yenilmesinin ardından son verildi.
takım 29 maçta 33 puan kaybetmiş durumda; liderin 3 puan gerisinde son 5 haftaya giriyor
öte yandan Fenerbahçemiz muhteşem hocası Aragonesle 29 maçta 41 puan kaybetmiş durumda ama gören kim??
Kopiket: ayaktopu
Yaşayan Bir Şehir - U.L.a.Ş.
Rap'in (gururla taşıdığı ismi gibi) devrimci çocuğu Ulaş'ın en son ve haliyle en yeni albümü Olduğum Gibi'nin ilk klibi Yaşayan Bir Şehir'e geldi. Diğerleri de gelir mi gelirse nasıl olur bilemem; özellikle Proleterya'ya nasıl bir klip çekilebilir merak içindeyim. Albümün her parçası ayrı şahanelikte dinlemenizi ve anlamanızı tavsiye ederim
Eli kanlı İsrail derdi değil beyimin
İşsizler ordusu hiç hedef kitlesi değil
Aydınlar hapis olur, bu onun işi değil
Aydınlık istemez, karanlık gizler torpili
bi git artık
beyimiz Ankaragücü maçı sonrası diyor ki kaybedecek oyun ortaya koymadık kiiii. Doğru sen oyun ortaya koymadın ki kaybedecek ya da kazanacak olsun. Koca Fenerbahçe sezon başından beri bir iki istisna hariç oyun oynamadı.
Neydi Aragones'in en bilinen özellikleri?
1. Disiplin;
her maçta oyundan alınışına tepki gösterenler ve ertesi maç 11e koyulanlar, formasını yere atanlar maç bitmeden soyunma odasına gidenler vs. görmedik mi. Bu mu disiplin? Disiplinsiz Zico döneminde bir Uğur Boral hatırlıyorum oyundan alınışına tepki gösteren onu da Zico çekti yanına 10 dk konuşmuştu. Aragones disiplinli öyle mi evet evet eminim
2 Takım bol pas yapar;
Zico döneminde takım bol pas yapıyordu zaten. Kazanılan maçlarda takımın bol pası göze batıyordu. rakiplerin nasıl pasla yorulduğu falan. Bunu ilk Randers maçında görmüştüm. Takım 60 dakika pas yaptı rakip yoruldu böylece ve son 30 dakika fark gelmişti. İnter maçında atılan ilk golde de 15-16 pas yapılmıştı. Yani bu adam hazır pas yapan takımı da mahvetti. Hı ona değinmişken bu takım iki senedir Avrupada Nisan ayını görmüş bu sene belki mayıs olacaktı o ne diye bozulur ki. Niye gönderirsin Zicoyu ne diye alınır kulüp takımlarında sıfır başarı elde eden biri. Aragones gibi biri ancak 3-5 yıl şampiyon olamamış takımlara alınır ki yeniden bir takım kursun bu takım da senelerce şampiyon olsun diye. Senin takımın zaten başarılı ligde de Avrupada da Kupada da. Şimdi Ligde yokuz Avrupada yokuz kupa ile mi avunacağız yani. Aziz Başkanın derhal göndermesi gerek Aragonesi. Yeni hoca şu an alınmalı o hocayla sene bitirilmeli. O hem takıma ve lige biraz alışır hem de transferler onun istediği gibi yapılır.
İlk defa bir hocaya bu kadar tahammülsüzüm defolsun gitsin Aragones
Kopiket: Sarı Laci
12 Şubat 2009 Perşembe
Sen nasıl bir adamsın Drogba?
Dün Dünya Kupası elemelerindeki milli takımımız İzmir'de Fildişi Sahilleriyle özel maçta karşı karşıya geldi. 11. dakikada Tuncay'ın pasında Gökhan Ünal güzel bir vuruşla takımımızı 1-0 öne geçirirken 90+2'de Drogba Kone'nin ortasına dokunarak maçın skorunu belirledi 1-1.
Maçın analizini falan yapmayacağım. Sadece Drogba'yla ilgili bir iki cümle yazacağım. Son dakikalara yaklaşırken Fildişi Sahillerinde Keita'ydı sanırım yerde kaldı hakem korner verdi. Drogba falan bir isyanlardaki görmeyin. Sanırsın dünya kupası finali. Ulan alt tarafı bir özel maç bir hazırlık maçı. Son dakikadaki golünden sonra da yine beyimiz sanki Dünya Kupasını kazandıran golü atmış gibi seviniyordu. Bir de bu adam en önemli ligin en önemli takımlarından birinde yıllardır. Gerçi orada da ayağına çarpıp giren gollerde bile hayvan gibi sevinmesi var ya neyse. Bir de serbest vuruş için kavgaları var ya bunun deli oluyorum. Sanane ya arkadaşım anlamıyorsun frikikten bırak bilenler kullansın.Kendisi hiç sevmediğim birisi; niye seveyim sorusunu sağolsun her izlediğimde destekleyen cevaplar vermekte
Kopiket: ayaktopu
9 Şubat 2009 Pazartesi
Hep kahır hep kahır bıktım be !!!
Dün Cem Karaca rahmetlinin ölüm yıldönümüydü. Başlığımız da kendisinin güzel bir şarkısına ithafendir.Bu seneki Fenerbahçeyi ve taraftarını en güzel anlatan şarkılardan birisidir bence. Bunun dışında nereden sevdim o zalimi vs de dillendirilebilir.
Ligde üstüste 2 hafta Trabzonspor ve Gazianteple kendi evimizde berabere kalarak taraftarını kahreden takımımız 3.kez zıplayamadı ve fire verdi. Rakip son bilmem kaç maçtır kazanamıyor, geçen hafta 6 yemiş, as kadrodan 3-4 oyuncusu oynayamıyor,taraftarı bile yok. Kaldıki bir de ilk yarı bitmeden 10 kişi kalmış. Sen Aragones efendi bu takımı yenebilecek çözümü bulamıyorsun.
Maçtan notlar şeklinde yazalım da çok fazla hatırlayıp sinirlenmeyeyim
# Hakem Cüneyt Çakır berbat maç yönetti yardımcıları da. Belediyenin iki golü de ofsayttı. İki penaltılı bir pozisyonumuz da mevcut vermedi penaltı. Gökhanın ilk sarısındaki faul yanlış kart doğruydu. Belediyeli Mahmutun gördüğü ikinci sarı kart ağırdı. Orada faul verirse sarı doğru olabilir belki ama faul de verilmezdi. Takım kötü ama sanane sen nasılsa Fener kötü diye saçmalamak zorunda mısın
# Aragones defolsun gitsin diye hafta içi 3-1 kazandığımız Bursa maçı sonrası yazmıştım hala da diyorum. Semih gibi adam neden yedek? İspanyayla yakın zamanda maçımız olacak ve en önemli golcümüz Semih formsuzluğa mahkum ediliyor diye düşünmez miyim? Kaldı ki bu adam geçen sene Türkiye gol kralı olmuş, Avrupa Şampiyonasında 3 gol atmış,oynattığın zamanlarda da hemen hemen hep ya gol atmış ya asist yapmış vs faydası olmuş. Ne diye ilk 11e almazsın hala da 4-4-1-1 oynarız. Anadolu takımından farksızız yemin ederim oyun olarak
# Rakip 10 kişi kalmış elinde skor değiştirmeye en yatkın isim olan Alexi 60da oyundan çıkarıyorsun; bu adamın o dakikalarda neler yaptığını bilmiyorsun, skor için sorumluluk aldığını bilmiyorsun, ara paslarını, kanatlara açılmayı en iyi yapan adam olduğunu bilmiyorsun, 5 yıllık Türkiye kariyerindeki insanüstü istatistiklerini bilmiyorsun vs. Peki be adam duran toptan başka silahımız yok ve bunu en iyi kullanan Alex ve rüzgar da arkanda; Alex Semih bu ülkenin en iyi anlaşan oyuncuları belki de; daha geçen hafta bundan daha kötü bir Alex 88de seni ipten almadı mı bunadın kabul ama geçen haftayı da mı unuttun veya hafta içi 2 dakikada seni yarı finale çıkartmasını da mı unuttun
# Rakip 10 kişi kalmış neden Denizi hala tutarsın da Güiza Semihi çift forvet sahaya sürmezsin
kimden korkuyorsun; korktun al ne değişti
# Aziz Başkan gönder şu bunağı defolsun gitsin. Alexi de bitirdi Semihi de
kanser olacağız üzüntüden sinirden
# Yapılacak tek şey Aragonesi gönderip kupadaki kalan 3 maçımızı kazanmak. Başka türlü Avrupa'ya gidemeyiz
Kopiket: Sarı Laci
Bence yersiz bir açıklama
Galatasaray resmi sitesinden yapılan Galatasaray Türkiyedir açıklaması için söylüyorum bunu. Sen bir ay önce ben böyle federasyon görmedim aman Yarabbim süper bu vs türünden bir açıklama yap bir ay sonra bunları söyle olacak iş mi yani. Hem de Kayseri maçından sonra.
Bakalım Kayseri maçına Lincoln'ün atılması mı bardağı hemen taşırıverdi. İki sarı kartı da haklıydı. İlkinde hakem, kendini attığı için ikincisinde de oyunun başlamasına engel olduğu için kart gösteriyor. Çok ağır gelebilir ama kural bu; aynı akşam Reggina Milan maçında Corradi de buna benzer bir kart görmüştü ve Reggina kulübü Reggina İtalyadır dememişti. Maçta Kayserinin verilmeyen iki net penaltısı var Baros hakemin formasına kan sürerken kesinlikle atılmalıydı vs vs Kayserililer veya Galatasarayın bu açıklamasına karşı olanlar bunları da öne sürebilir. Örneklere bakıyorum Kadıköydeki gol; ya dayı hala orda mısın ya ; hakem elini kaldırınca ne olur endirekt serbest vuruş yani Türkçe meali çift vuruş be gözüm. Eskişehir maçı; Ümit Karanın ayağına çarpıp girdiği net bi şekilde ortada neyin ofsaytı. Sivas maçında Ümit'in atılmasını ben de eleştirdim çünkü hakeme bir küfür yoktu normal bir tepkiydi o ama madem çifte satandart denilmiş benzer şekilde de Mehmet Yıldız yine Galatasaray maçında oyundan ihraç edilmişti; pek de çifte standart yok bu konuda
Galatasarayın gerçekten canı yanarsa hak vereceğim çünkü hakemlerden yıllardır canı yanan bir takımın taraftarıyım ve bunu anlayabilirim ama bu maçtan sonraki açıklama biraz günü kurtarma açıklaması olmuş. Fenerbahçe ve Beşiktaşın canının yandığı yüzlerce şey bulurum çifte standartı sergilemeye çalışırım; eğer çifte standart varsa kesinlikle benim gözümde Galatasaray yoktur bunun içinde.Mağdur edebiyatı biraz ucuz kahramanlık,başarısızlığı örtme olur. Moda bir söylemle "Benim için de federasyon bitmiştir" deyip şirin görünmeye çalışmak inandırıcı gelmedi bana. Neyse ben kerdi derdime döneyim
8 Şubat 2009 Pazar
7 Şubat 2009 Cumartesi
Premier Lig - 7 Şubat
Blackburn:0 Robinson, Ooijer, Samba, Nelsen, Warnock, Pedersen, Grella, Andrews (Kerimoglu 46), Dunn (Diouf 46), McCarthy, Roberts (Roque Santa Cruz 74).
Subs Not Used: Bunn, Khizanishvili, Villanueva, Givet.
Booked: McCarthy, Kerimoglu.
Aston Villa:2 Friedel, Cuellar (Gardner 46), Davies, Knight, Luke Young, Milner, Petrov, Barry, Ashley Young, Heskey (Carew 70), Agbonlahor.
Subs Not Used: Guzan, Sidwell, Delfouneso, Salifou, Shorey.
Goals: Milner 27, Agbonlahor 90.
Att: 24,267
Chelsea:0 Hilario, Bosingwa,Alex, Terry, Cole, Mikel(57 Belletti ),Ballack (73 Deco ), Quaresma (63 Drogba ), Lampard (Diouf 46), Kalou, Anelka (Roque Santa Cruz 74).
Subs Not Used: Taylor, Ivanovic, Di Santo,Stoch.
Booked: Mikel.
Hull City:0 Duke, Ricketts , Turner, Zayate, Dawson, Garcia, Ashbee, Marney,Kilbane, Geovanni (81 France ), Fagan.
Subs Not Used: Myhill,Doyle,Barmby,Hughes,Halmosi,Manucho .
Booked: Garcia, Ashbee.
Att: 41802
Ref: Lee MasonEverton:3 Howard, Hibbert, Jagielka, Lescott, Baines (Yobo 82), Gosling, Neville, Arteta (Van der Meyde 85), Osman, Cahill (Rodwell 77), Jo.
Subs Not Used: Nash, Castillo, Jacobsen, Baxter.
Booked: Hibbert.
Goals: Arteta 40 pen, Jo 49, 90 pen.
Bolton:0 Jaaskelainen, Andrew O'Brien, Cahill, Puygrenier (Basham 60), Samuel, Steinsson, Mark Davies, Muamba (Smolarek 60), Taylor, Kevin Davies, Makukula (Riga 83).
Subs Not Used: Al Habsi, Shittu, Obadeyi.
Booked: Mark Davies.
Att: 33,791
Ref: Peter Walton (Northamptonshire).
Wigan:0 Kirkland, Melchiot, Scharner, Bramble, Figueroa, Valencia (Watson 18), Brown (Koumas 19), Cattermole, N'Zogbia, Mido (Zaki 42), Rodallega.Subs Not Used: Pollitt, Edman, Boyce, De Ridder.
Booked: Figueroa.
Fulham:0 Schwarzer, Pantsil, Hangeland, Hughes, Konchesky, Davies, Etuhu (Dacourt 45), Murphy, Dempsey (Gera 90), Johnson, Zamora (Nevland 75).
Subs Not Used: Zuberbuhler, Gray, Stoor, Kallio.
Booked: Dempsey, Pantsil.
Att: 16,499.
Ref: Lee Probert (Wiltshire)
Man City:1 Given, Richards, Onuoha, Kompany, Bridge, Zabaleta, De Jong, Ireland, Wright-Phillips, Bellamy, Robinho (Caicedo 83).
Subs Not Used: Hart, Elano, Vassell, Garrido, Fernandes, Evans.
Goals: Bellamy 51.
Middlesbrough:0 Jones, Wheater, Riggott (Hoyte 68), Huth, Pogatetz, Adam Johnson (Sanli 74), Bates, Digard (O'Neil 60), Downing, Alves, King.
Subs Not Used: Turnbull, Emnes, Shawky, Arca.
Booked: O'Neil.
Att: 40,588
Ref: A Mariner (Coventry)Sunderland:2 Fulop, Bardsley, Ferdinand, Collins, McCartney, Malbranque (Edwards 70), Whitehead, Richardson, Reid (Murphy 82), Jones, Cisse (Healy 86).
Subs Not Used: Gordon, Ben-Haim, Leadbitter, Davenport.
Booked: Collins, Bardsley.
Goals: Jones 78, Healy 90.
Stoke:0 Sorensen, Wilkinson (Pugh 18), Shawcross (Sonko 26), Abdoulaye Faye, Kelly, Cresswell, Whelan, Diao, Etherington, Fuller (Camara 30), Beattie.
Subs Not Used: Simonsen, Olofinjana, Lawrence, Kitson.
Sent Off: Etherington (65).
Booked: Diao.
Att: 38,350
Ref: Rob Styles (Hampshire)West Brom:2 Carson, Hoefkens, Barnett, Meite, Robinson, Kim (Filipe Teixeira 46), Koren, Borja Valero (Moore 84), Brunt (Bednar 46), Morrison, Fortune.
Subs Not Used: Kiely, Cech, Pele, Mulumbu.
Booked: Barnett, Koren.
Goals: Fortune 4, 73.
Newcastle:3 Harper, Steven Taylor, Bassong, Coloccini, Jose Enrique, Ryan Taylor, Nolan, Butt, Duff, Ameobi (Viduka 80), Lovenkrands (Xisco 90).
Subs Not Used: Forster, Cacapa, Smith, Geremi, Edgar.
Booked: Ryan Taylor, Nolan.
Goals: Duff 2, Lovenkrands 9, Steven Taylor 41.
Att: 25,817
Ref: Chris Foy (Merseyside)
Kopiket: ayaktopu
Devrimcinin Güncesi
Fikret Kızılok'un ders niyetine okulacak müthiş albümünün ismiydi bu; dinlemenizi ısrarla tavsiye ederim. Anadolu İhtilali ya da Türk Devrimi dünya devrimleri arasında en özel ve en müthiş devrimlerden biridir. Eşi benzeri olmayan bir devrim. Mustafa Kemal'i putlaştırarak sığlaştıranlara ya da onu işte 1881de doğdu 7 yaşında karga kovaladı 1923te cumhuriyeti kurdu 1938de öldü falan diye basitçe anlatanlara inat okuyun öğrenin; okuyup öğrendikçe onun ne kadar büyük bir insan olduğunu göreceksiniz; yaptıklarının azametini şartlarının vehametini değerlendirin ve düşünün ve sonra sahip çıkın yetiştirdiğimiz bu büyük insana; övünün onunla
ODTÜ Atatürkçü Düşünce Topluluğu'nun hazırladığı güzel bir videoyu sunmak istiyorum. Videoda iki tane Fikret Kızılok eseri bulunmaktadır. Yola Çıkarken'in son bölümüyle Hesap Vakti birleştirlmiş. Bence çok da güzel olmuş. Buyrun efendim video ve Hesap Vakti'nin sözleri
Hesap vakti gelmişti
Tarih alışkanlığından vazgeçecek
Kimsiz, kimliksiz, kişiliksiz kalanlar şimdi kendi yazgılarını yazacaklar
Ne ezen olmalıydı ne ezilen
Her ulus kendi bağımsızlığını kendisi yaratacak
Eğer siz bu işleri başkaları adına yaparsanız bunun adına emperyalizm denir
Oysa biz emperyalizmi kahretmeye geliyoruz
Hakimiyet milletindir dediğimde acaba ne anlıyorlardı?
Ama anlayacaklardı, savaştıkça anlayacaklardı, kazandıkça anlayacaklardı
Bir gün ressamlar kahramanlık yüzünü kaybederlerse gitsinler Yıldırım'ın resmini yapsınlar
Aksak Timur şimdi yaşasaydı belki de aynı şeyi yapacaktı
Şu gencecik çocuklara bak!
Yeni zelandalı, Avusturalyalı, Anzak ve Yunan için anlamsız bir savaşın garip mezar taşları değiller mi?
İşte şimdi bizden öğrenecekler özgürlüğün ne olduğunu, bağımsızlığın ne olduğunu
İçleri rahat.. yanıbaşımızdaki mezarlarda.
Daha ilk meclis açılırken oradakilerin çoğunun ulus kavramı yoktu
Padişah, hilafet ve ümmet.. bundan başka kişiliği olmayanlarla böyle bir özgürlük savaşı nasıl kazanalıcaktı?
Diyelim ki kazandık, bu savaş kimin adına kazanılacak?
Ana kalbi işte;
Düşündüklerimi ve arkadaşlarımı tanıdıkça başıma bir şeyler gelecek korkusuyla pamuk elleriyle okşamıştı beni
"Mustafam" dedi, "korkuyorum. padişaha karşı mı geleceksin?"
Gün nasıl doğacaksa, sen beni nasıl doğurduysan anacığım..
Güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
Güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
Gün nasıl ağarıp gelecekse, nasıl ki rüzgar bulut olacaksa
Buluta yağmur, el deyecekse
Yağmura toprak can verecekse
Güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
Güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
Ne din, ne ırk.. sen, ben var..
Ne dün, ne bugün... yarın var..
Sonra ateş, sonra kan, sonra ihaneti gördük
İhaneti ateşle yakıp, aydınlatıp
Korku korkudan kaçıp, ressamlar bizim resmimizi yaptılar
Gencecik Yeni Zelandalı, Anzak, Avusturalyalı koyun koyuna bağımsızlığın resmini bizden öğrendiler
Güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
Güneşe bak doğudan doğacak güneşe bak
Aydınlattık
Korku korkudan kaçıp, doğudan doğdu güneş
İlk defa karanlık korktu
İhaneti ateşle yakıp, aydınlattık
İnsanlar bilinçlendikçe kişiliklerini ister, milletler de öyledir
Kabiliyetlerini keşfetmek, zengin olmak isterler
Bu zenginlik başkalarının açlığı pahasına olursa
İşte o zaman iş değişir
Önünde sonunda hesabı sorulur
Din adına, ideoloji adına başka milletleri boyunduruk altına almak;
İşte biz buna emperyalizm deriz
Gerçek bir devrimcinin amacı egemenliğin kayıtsız ve şartsız ulusta olmasını sağlamaktır
Tam bağımsızlık dünya milletleriyle kardeş olmak demektir Irk esasına dayanan düşünce unsurları insanlık ailesine üvey evlat yetiştirmek demektir Bilinçlenen bir toplum demokrasiden korkmaz Halkını cahil bırakan insanlar önünde sonunda kahrolurlar
Fakirliği paylaşmakla, zenginliği paylaşmak ayrı ayrı şeylerdir Sosyal devlet; emeğin ve geniş halk kitlelerinin refahı demektir Bunun kaideleri bellidir Ne üç beş kişi parası ile dünyayı değiştirebilmelidir Ne de devlet zalim olmalıdır
İnsan zekası ve kültürü soyut ve somut kavramlarıyla bir bütündür Sanata, bilime ve söylediğin türküye ekmek kadar acıkıyorsan ne mutlu sana Barış zeka ürünüdür Savaş aklı olmayanlara aittir Eğer uğruna savaşacak bir şeyin varsa O olsa olsa özgürlüğündür, bağımsızlığındır
Zaman akacak ve gidecektir
Hiçbir şeyi tabulaştırma
Dogmalara karşı koy
Büyük devrimlere gereğin kalmayacak kadar devrimci kal yeter
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur! Sakın kurtarıcı bekleme, yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım!
Kopiket: Kemalizm