31 Aralık 2007 Pazartesi

Gecede

Patron Verse


ışıklar söndü..gözlerim son kez gördü..
kör baltayla yarılmış kalbim ikiye bölündü çöktüm
karasızım.. mantığım çok ayrı.. asık suratlıyım, çözdüm..
ayrıgayrıyız.. serabın kalktı ortadan ..
yürüdüm..
silüetinden kalma şarap
ve kusmuk doğumgünüm..
kesede çok bol pamuk sevgim al da oyna sündürüp
kestiğim pasta genzimdeki katrandan daha siyah
seherde saçlarım beyaza yakın olcak..
yaşgünüm bu bedbaht!!
akıllara durgunluk değil kırmızıya çalar umut..
sükuut insanı gülümsetmez..hafız ben sayfaları yutmuş..
üstünden kaç zaman geçmiş.. kimler unutmuş
kimler saygısız bu merhemle kimin yarası
sarılmış.. ve soğumuş..
yok.. kuruya tutunmuş yaş yanarken..
ruhum asırlık yorgun..
kasıt varmı tanrıdan..
siyah çelenk sordum...
ben bu kış çocukça gülümseyişimden mahrum..
gelgit aynı denizlerde sefa sürüp kum
dolan vücuduma dur..
sıkı tut.. bıraktığım anda boğul..
gözlerime değme artık..yoruldum..
karanlığımdan çıkarmayın
ben bu yaşta solgunum..
derdime panzehir yok..
panzehir zehirin taa kendisi..
kirlenen duvak değil o yıldızlardan bi tanesi...



Nakarat (Karaçalı)

Dünü Deşip ayı geçip beni sök götür kalbine as
yuvarlanmış gözlerim git durma yok feri vahımı yaz
ama ben bunu bendimi cismimi geceye yazdım
ama vurma hadi ruhum bitik bitti karanlığa as



Karaçalı Verse


Vardiyemdekileri noksan diyen ukala
harbiyemde acılar fıkara
mahsene koy hepsini soy karanlık naif
teninde zahmet duymazki bi anlık
gecir ruh ateş yerini tüm ışıklar sönse
rapimin ışıksız aşkına tecne olsan keşke
karanlıkta ara beni alıştır göz bebeklerini
istenmediği yerde 50 yıldan fazla duran efsane pşinde değil
hürriyeti sevdim been ölüm yaşamın kaynağıdır dedin değil
cehennemin esvelesi afilinden çıkıp gel düşer
zihin savunmasız fikretin gömülme töreni erken
bu şer benim şerrim değil


Nakarat (Karaçalı)

Dünü Deşip ayı geçip beni sök götür kalbine as
yuvarlanmış gözlerim git durma yok feri
vahımı yaz
ama ben bunu bendimi cismimi geceye yazdım
ama vurma hadi ruhum bitik bitti karanlığa as

Patron ft KARAÇALI

29 Aralık 2007 Cumartesi

o Zico é nosso rei

başlığın meali : "ZİCO BİZİM KRALIMIZ"




25 Aralık 2007 Salı

Fotomaç diyorsa doğrudur

Fotomaç'ın bugünki "Zico ava çıktı" başlıklı haberine göre Fenerbahçe devre arası Flmanego'dan, Ziconun çok istediği Paolo Sergio Luiz De Souzayı transfer edecekmiş
ee ne var bunda Fotomaç hergün bir oyuncu alıp geliyor buna mı takıldın denilebilir tabi ama ben isme değil habere takıldım
zira adamın boyunun 1,73 olduğu yazıyor ama yabancı kaynaklar 1,81 diyor
olabilir tabi. bu değil benim takıldığım

Geleceğin Yıldızı olarak lanse edilen 19 yaşındaki 1,73 boyundaki Sergio bu sene 13 maçta 2 gol atmış
benim takıldığım cümle şu
Sergionun en önemli özelliği son vuruşlardaki ustalıkmış

"golcü "
"2 gol"
"ve gol vuruşlarında usta"

ilginç geldi
daha neler göreceğiz bakalım

haber için TIKLAYINIZ


24 Aralık 2007 Pazartesi

El Classico Real'in

nerdeyse doğma büyüme Realliyim ilk defa bir sezonda maçını izleyemeiştim
bu sene ilk siftahımı yaptım
Real hakikaten şahane bir takım olmuş
yardımlaşma pres mücadele had safhada bunun yanında ofansta da muhteşemler
savunmada Ramos ve Heinze beklerde Pepe ve "rakip takımın gidebileceği son nokta" Cannavaro çok sağlam
Casillas zaten bana göre şu an en iyi kaleci dünyada neyse en iyilerden biri olsun hadi
bu 5'iyle maça çıksaydı bile Real gol mol yemezdi
maçın yıldızları da bana göre Casillas Ramos Cannavaro ve özellikle PEPE idi
nerden buldular bu herifi
verilen 30 milyon boşuna değilmiş valla
muazzam ötesiydi

ortasahada sadece Diarra vardı defansif olarak
onun önünde Sneijder Baptista ve Robinho ve forvette RIDVAN ve Büyük Kaptan Raul vardı
hani ağzımıza sakızdır ya "hayıırrrr Fener çift forvete dönmesin,orta saha düşer savunma zayıflar çarşambayı sel alır bir yar severiz el alır vs gibi feryat figanları duyarız iki senedir
ama elin oğlu sadece Diarraya bırakmış orta sahayı 5 hücumcuyla kurmuş ortasahayı

demekki takım savunması evvela
Reijkardın en beğendiğim yönü buydu Barcada
inanılmaz bir takım savunması yaptırıyordu.zaten bu savunma Barcayı şahlandırdı bence
geçen sene savunmanın en kallavisini yapan ve İtalyanlaşan Real bu sene buna hücumu da eklemiş ve Real Madride dönmüş
özlediğimiz Madride,galacticosa hatta eskinin Los Merenguesine dönmüş gibi
ilk kez izledim bu sene ama işte Barca deplasmanında bile böyle bir mücadele ve oyun bana bunları dedirtti
bence farkı kaçıran taraftık
ee birader az önce savunmanı övdün şimdi de farkı kaçırdık diyosun
bu ne perhiz bu ne iskender kebap diyeceksiniz sanırım
evet defans şahaneydi ama fark da atabilirdik az daha son paslarda becerili olabilseydik
çok fazla faulun olması ve Barcalı her oyuncunun yerden kalkmak istemeyişi maçı sıkan şeylerdi bence

Barca maç içinde çok gergindi kızgındı
maçı Barcaya kaybettiren de bu oldu zaten
ne bu agresiflik anlamadım
maça hırslı çıkarsın aşırı motive çıkarsın ama bu şekilde gergin çıkarsan kaybedersin
Real maç öncesi büyük kaptanım Raulum Gonzalesimin maça acayip konsantre ve kazanmak için çıkacağız,barçaya o stadı dar edeceğiz bittiniz olm siz şeklindeki açıklamasında belirttiği gibi maça çıktı
hırslıydılar motiveydiler ama şuursuz bi sinirle dolu değillerdi Barca gibi
sadece bu değildi tabi Barcaya maçı kaybettiren
geçen sene kaybettirmeyenin olmayışı da kaybettirdi kaybedene
Messi bu takım için çok önemli bir oyuncu
Ronaldenyo ise artık gitsin reklam yıldızı olsun veya Rio Plajında turist eğlendirsin
tam bir el freniydi bana göre Barca için
kedi ciğer meselesi değil ha ,Barcalılar memnunsa hep kalsın valla benim için önemli değil

gudjohnsen Henry yedek ve Puyol Robinhoyu durdurmak için sağ bekte
maç Barcanın sahasındaydı değil mi
Reijkarda göre değil sanırım ,onun için beraberlik de kafiydi galiba
ama işte Baptista bu şişede durduğu gibi durmuyor
sonuçta Real puan farkını 7ye çıkardı ve 31. şampiyonluğa doğru gitmekte
Resim

TV8in pek sevgili yorumcusu Fikret Engin büyük medyum Adnan Bolat'ın büyük kehanetleri gibisinden "Real bu sene hayata şampiyon olamaz" şeklinde bir kehanette bulunmuştu
ilerki haftalarda Fikret Engin'in "he he he bak hayatta şampiyon olamaz dedim ama La Ligada olamaz demedim ki he he he he gibi bir afacanlık yapmasını bekliyorum açıkçası
yoksa Santiago Barnebau tribünlerinden şu tezahürat yankılanacak
şampiyonluk yarınlara kaldııııı,gördün mü Fikret; Mahamadou Diarra'mı

ya o değil de bu Pepe neydi abi ya valla helal olsun ha

23 Aralık 2007 Pazar

Atatürk'ün Bursa Nutku


Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, "demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek"

Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!

Mustafa Kemal Atatürk
Bursa, 5 Şubat 1933

KUBİLAY DESTANI


23 Aralık 1930'dur
Gece yeşilimsi,
Dağlar ak
Bir altın çizgi gibi yerle gök
Gün doğdu doğacak
Don yoktur ama donmuştur sanki
Sarı yapraklarla kış kocaman bir yüz
Tarla çizgileri ile bir kilim işte
Menemen ovası dümdüz
Yalancı Mehdi Derviş Mehmet
Yürümüş Manisa'dan bir sarı su gibi
Beş on adamıyla Menemen'e varmak üzere
Yılan uykusu gibi
Düştü Kubilay'ın başsız gövdesi
Bir çınar dalı gibi yere
Sarktı yakasından anasından gelmiş
Mavi çiçek mor çiçek bir çevre
Düştü Kubilay'ın başsız gövdesi
Bir söğüt dalı gibi yere
Aydınlık aydınlığa yaklaşır iken
Sonsuzluğa ere ere
Düştü Kubilay'ın başsız gövdesi
Bir zeytin dalı gibi yere
Düştü cebinden bir kitap,
Açıldı göklere…

Fazıl Hüsnü Dağlarca


Kubilay ve iki bekçinin anısına

Kubilay

GAZİ'NİN ORDUYA TAZİYENAMESİ

Menemen’de ahiren vukua gelen irtica teşebbüsü esnasında Zabit Vekili Kublay Beyin vazife ifa ederken duçar olduğu akıbetten Cumhuriyet ordusunu taziyet ederim. Kubilay Beyin şehadetinde mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tavripkâr bulunmaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hâdisedir. Vatanı müdafaa için yetiştirilen; dahilî her politika ve ihtilâfın haricinde ve fevkinde muhterem bir vaziyette bulunan Türk zabitinin mürteciler karşısındaki yüksek vazifesi vatandaşlar tarafından yalnız hürmetle karşılandığına şüphe yoktur. Menemen’de ahaliden bazılarının hataları bütün milleti müteellim etmiştir. İstilânın acılığını tatmış bir muhitte genç ve kahraman Zabit Vekilinin uğradığı tecavüzü milletin bizzat cumhuriyete karşı bir suikast telâkki ettiği ve mütecasirlerle, müşevvikleri, ona göre takip edeceği muhakkaktır. Hepimizin dikkatimiz bu mes’eledeki vazifelerimizin icabatını hassasiyetle ve hakkile yerine getirmeğe matuftur. Büyük ordunun kahraman genç zabiti ve Cumhuriyetin mefkûreci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kublay Bey, temiz kanı ile cumhuriyet hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.

Reisicumhur
Gazi Mustafa Kemal

İSMET İNÖNÜ'NÜN MESAJI

“Kubilay devrim uğruna, vatan sevgisi ve bütünlüğü yolunda yalnız başına kuvvet hesabı yapmayan bir idealist vatanseverin örneğidir. Kubilay, millet yolunda canını her an fedaya hazır olan gelenekse Türk yaradılışının müstesna bir abidesidir.”

İsmet İnönü

23 Aralık 1930 Menemen Olayı ve Devrim Şehidi Kubilay

Mustafa Fehmi KUBİLAY

Image

1906 yılında İzmir'de doğan Mustafa Fehmi, İzmir Öğretmen Okulunda okurken Kubilay adını aldı. Öğretmen olduktan sonra çeşitli yerlerde görev yaptı. 1929 yılında vatani görevini yapmak üzere askere alındı. Kubilay, Cumhuriyete, Atatürk İlke ve Devrimlerine yürekten bağlı bir Türk Genciydi. Devrimleri korumak uğruna şehit olduğunda henüz 24 yaşındaydı.

ImageŞEYH ESAT VE YANDAŞLARI

Olay. zamanın Nakşibendi tarikatının lideri Şeyh Esat ve yandaşları tarafından planlanmış ve Menemende uygulamaya konulmuştur. Şeyh Esat’ın Manisa’da Nakşibendi tarikatını yaymakla görevlendirdiği Laz İbrahim’in yönlendirdiği Manisa tarafından gelen, dördünün adı Mehmet ikisinin de Hasan olan yobazlar; 23 Aralık 1930 da sabah namazından sonra camiden aldıkları Yeşil Sancağı yola dikerek silah zoruyla etraflarına adam toplamaya çalışırlar. Katılmak istemeyenlere 70 bin kişilik bir Halife Ordusunun beklediğini ve onların öncü olduklarını belidirler. İstedikleri şeriattır. Karşı çıktıkları Cumhuriyettir, Atatürk ilke ve Devrimleridir.

BİZE KURŞUN İŞLEMEZ

Image

Böylece tekbir getirerek sancağın etrafında dönmeye başlarlar. “Şapka giyen kafirdir, din elden gidiyor, saltanatı geri getireceğiz” diyerek bir isyan hareketi başlatmak isterler. Menemen’de yedek subay öğretmen olarak görev yapmakta olan Kubilay bu hareketi bastırmak için bir manga askerle olay yerine gelir. Askerlerin yanından ayrılarak tek başına yobazların arasına girip, sert bir davranışla teslim olmalarını ister. Yobazlardan biri ateş ederek Kubilay’ı yaralar. Karşıdan bunu gören askerler ateş açarlar. Fakat tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardır. Bu yüzden yobazlara tesir etmez. Böylece: "bize kurşun işlemiyor” diyerek halkı kandırmaya çalışırlar.

KUBİLAY'IN ÖLÜMÜ

Derviş Mehmet isimli yobaz yaralı olarak kaçmaya çalışan Kubilay’ı ensesinden bir bağ bıçağı ile keserek başını bayrak direğine asar. Bu sırada Şevki ve Hasan isimli mahalle bekçileri yobazlara ateş açarlar. Çıkan silahlı çatışmada gericilere ateş açan bel vurularak öldürülürler. Olay, alaydan gelen takviye birliklerince bastırılıp elebaşları öldürülür. 30 Aralık’ta Bakanlar Kurulu Kararıyla Menemen, Manisa ve Balıkesir’de sıkıyönetim ilan edilir.

DİVANI HARP MAHKEMESİ

Image

General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Divan Harp Mahkemesinde 41 kişi suçlu görülerek çeşitli cezalara çarptırılır 36 sanık hakkında ise idam cezası verilir, Ölüm cezası verilenlerden bazıları yaşı küçük veya çok yaşlı olduğu için idam cezasından kıırtulur. 28 kişi ise 3 Şubat 1931 de Menemen’de kurulan dar ağaç asılarak idam edilirler.

Görüldüğü gibi bu olay çok büyük bir kitle hareketi, bir toplu isyan değildir. Halkın büyük bir çoğunluğu olaylara hiç karışmamıştır. Karışan suçlular da yargılanarak en ağır cezalara çarptırılmışlardır. Zaten bu kişilerin büyük bir kısmı da Menemen’li değildir. Eylemi başlatanlar o sabah Menemen’e dışardan gelen kişilerdir.

22 Aralık 2007 Cumartesi

Hayat futbola fena halde benzer

"Hayat futbola fena halde benzer. Futbol şahsi beceri gerektirir ama aslinda ayakla oynanan bir spordur. Ayni zamanda toplu halde oynanan bir oyundur. Dört dogru pas, %90 goldür. hayat da öyle degil mi?.."
-------------------------------------------------------------------------
torba suat: Niye böyle oldu be abi? Ben çok sevmiştim be abi. O kadar mektup gönderdim insan bir cevap yazar. benim günahım ne be abi?

hacı: Bak koçum! belli olmuyor ama benim bir tek kulağımın arkası kaldı. Artık acı çekmekten ve acı çektirmekten zevk almamayı öğrendim. Sevgililer...Heh..Bizim olanlar ya da olmayanlar... Hepsi iz bırakır. bu izler şimdi seninki gibi çok derinini çiziyor. hepsi kalır! ama inan yeni izler de olacak. yaşlıları düşün... sanki her şeyi bilirlermiş gibidirler. ama öyle değil. heh!.. ne kadar acı çekersen çek şunu hiç unutma; çizilecek bir yer hep vardır ve çizecek bir yer... Ressam olur insanlar başkalarının kalbini kazıya kazıya, ya da resim olurlar senin gibi; kazına kazına.


21 Aralık 2007 Cuma

Eşleşmelere bak be

Celtic -Barcelona

Lyon - Manchester United

Schalke - Porto

Liverpool -Inter

Roma - Real Madrid

Arsenal - Milan

Olympiakos - Chelsea

Fenerbahçe - Sevilla

şu takım kesin çıkar diyebileceğimiz eşleşme çok az
bence bir Barca kesin geçer sonra da az biraz Çelski

çok muhteşem maçlar izleyeceğimiz kesin ama
Romayla Reali birlikte seçen dendoldenyus arkadaşın annesine selamımı iletiyorum
tövbe yarabbim ya mübarek gün günaha sokacaklar adamı

SEVİnin La


Bugün çekilen kuralar neticesinde Fenerbahçemize İspanyanın Sevilla takımı geldi
son iki senenin UEFA şampiyonu olan ve ligde ve Avrupa Kupalarında gösterdiği performansla parmak ısırtan takdir edilesi bir takım bu Sevilla
nesine sevinelim diyeceksiniz
dayı ikinci turdasınız kimi bekliyordunuz ya
Çelsi Barca Manu vs. arasından Sevilla gelmiş ,iyidir,öpüp başımıza koyalım

Sevilla takımı dediğim gibi son iki senenin UEFA şampiyonu
futbolu çirkinleştirmeden takır takır şiir gibi top oynuyor
ancak bu sene kader ağlarını ördü Sevilla için
önce maç esnasında Puertayı kaybettiler
sonra muhteşem hocaları Juande Ramos takımdan ayrıldı
bunlara rağmen takım kimliklerinde değişen birşey olmadı
hala çok rahat gol posiyonuna girebiliyorlar ve hala defanslarında açık verebiliyorlar
transfere yıllık cüzi rakamlar harcıyorlar
buna rağmen kendileri yetiştiriyorlar yıldızları ve güzel bir oyun içerisinde harmanlıyorlar
kalelerinde Palop çok tecrübeli ama uzun süredir yok
savunmada bu sene Çelski'den aldıkları Boulahrouz,kaptan Navarro, beklerde Dragutonoviç ve muhteşem Alves var
ortasahada Maresca Poulsen,Jesus Navas,Keita, ve benim çok beğendiğim Renato var
hücum hattı oldukça iyi
PSVli Kone,gördüğüm en gerzek forvet Gerzekov pardon Kerzhakov,Kanoute ve Fabiano

çok iyi bir kadroya sahip çok güçlü bir takım
ama işte kalan 16dan basit takım beklemiyorduk heralde
en güçsüzleri Fenerbahçe ve Olimpiakos
ama ben mesela Olympiakosu istemezdim

Sevilla dediğim gibi savunmada açık veren bir takım
iyi bir kadro takviyesiyle bu iş olur gibi
burada temkinli oynayalım 1-0 çok ideal
orada bu takıma mutlaka gol atarız
neyse maç değerlendirmem sonraya

kurayı değerlendirirsek
1905te kurulmuş,UEFA şampiyonu olmuş,Süper Kupayı almış bir de sarı kırmızı
daha ne olsun
bu muhteviyata takımları hep yenmişizdir bugüne kadar
onlar da İnter gibi Haçlı şövalyesi kıyafetiyle maça çıkacaklar bir de
biz de Hilal taktiği uygularız o zaman

hayırlı olsun

20 Aralık 2007 Perşembe

Savaş Dinçel'in anısına


bazılarına inat Savaş Dinçel'i Nazım'ın dizeleriyle analım
Memleketimden İnsan Manzaralarından bir sahne
insan olmayanlar Sekalık yaparlar Nazımı işte,haklılar yani

http://www.youtube.com/watch?v=6I965rfkSiw


Vagonlar geliyorlar sallanarak.
'-Usta! ..'
Alaeddin döndü kömürcü İsmail’e
'-Ne var İsmail? '
'-Usta ne olacak bu harbin sonu? '
'-İyi olacak.'
'-Nasıl yani? '
'-Yemekli vagonda rakı içeceğiz.'
'-Biz mi? '
'-Biz.'
'-Kömürü kim atacak?
Kim sürecek makineyi? '
'-Onu da biz.'
'-Alayı bırak usta,
Kim Kazanacak? '
'-Biz.'
İsmail hiçbir şey anlamadıysa da
üstelemedi.
Çok siyah ve çok kalın kaşlarıyla oynadı biraz
sonra: '-Ustam' dedi,
'Bir sualim daha var.
Şu gördüğün raylar
dolanır mı bütün dünya yüzünü? '

'-Dolanır.'
'-Demek ki harp olmasa,
ama yalnız harp değil,
hudutlarda sorgu sual sorulmasa,
rayların üzerine saldık mi makineyi
dünyanın bir ucundan öbür ucuna varır.'
'-Deniz dedi mi durur.'
'-Gemilere binersin.'
'-Tayyare daha iyi.'

İsmail güldü.
Kırıktı ön dişlerinden biri.
'-Ben tayyareye binemem usta,
anamın vasiyeti var.'
'-Tayyareye binme, diye mi? '
'-Hayır
karıncayı bile incitme, diye.'
Alaeddin kocaman elini vurdu
çıplak uzun ensesine İsmail’in:

'-Sen ne hafız oğlusun!
Zararı yok ulan,
yine de bineriz tayyareye,
adam öldürmek için değil
gökyüzünde püfür püfür
safa sürmek için...
Simdi sen hele
ateşi bir süngüle.'

Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız


Bayrama acı bir haberle başladık ne yazık ki..
Türk sinemasının en önemli oyuncularından büyük tiyatro sanatçısı Savaş Dinçel dün gece geçirdiği ağır iç kanama neticesinde 65 yaşında hayat sahnesindeki rolünü tamamladı

bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
gittiler akşam olmadan ortalık karardı

1942 yılında Fatih'te başlamıştı hepimizin arzı endam eylediği şu tiyatrodaki rolüne daha sonra İstanbul Belediyesi Konservatuarında tiyatro eğitimi adlı
bunun yanında amatör olarak çizerlik de yapmaktaydı

İlk kez İstanbul Şehir Tiyatroları'nda profesyonel olan büyük usta sırasıyla Münir Özkul Tiyatrosu,Ankara Sanata Tiyatrosu,Gen-Ar Tiyatrosu,yeniden Şehir Tiyatrosu,Miyatro Vatandaş Tiyatrosunda görev yaptı.

Amerikanın bizim oğlanlar başardı nidalarıyla karşıladığı o meşum 12 Eylül darbesinin ardından 1402 sayılı sıkıyönetim yasasıyla İstanbul Şehir Tiyatroları'ndan uzaklaştırılan Dinçel, daha sonra Güldürü Eğitim Merkezi'nde karikatürist olarak çalıştı ve bir süre Günaydın Gazetesinde karikatüristlik yaptı. Danıştayın Cuntanın faullü attığı golü iptal ederek Dinçelin tekrar tiyatrolarına kavuşmasını sağlamasının ardından Dinçel sevenleriyle buluşabilmişti

Tekrar tiyatroya dönünce karikatür ve afiş çalışmalarına tiyatroyla birlikte devam etti. Üç yıl Günaydın gazetesinde TONTON adlı bant karikatürü çizdi.İki karikatür sergisi açan Dinçel, ayrıca "Çizgilerle Nazım Hikmet" adlı bir çizgi roman kitap hazırladı.
tabi Nazım ismi hala bazılarının karanlık beynini tırmaladığı için kitap toplatıldı ve SEKAda, hani şu günlerde özelleştirilip yabancılara peşkeş çekilen fabrikada hamur haline getirildi
Nazım nedense suçludur hep ama ülkenin önemli eserlerini yabancılara satanlar baş göz üstünde
boşuna dememiş Ümit Yaşar akıllı kafaları yurtdışına ihraç eder akılsızlarıysa alıkoyar başımıza taç ederiz diye

başlıca eserleri

dizileri :
sessiz gemiler
ekmek teknesi
bizimkiler
oğlum adam olacak

filimleri:
bir ihtimal daha var
esir kalpler
eve dönüş sacit
sevda çiçeği
can
bir salkım üzüm
ölümüne sevdalar
peki olur şekerim
abdülhamit düşerken
çemberler
sinekli bakkal
bizi güldürenler
abuzer kadayıf
dar alanda kısa paslaşmalar
cumhuriyet
ağır roman
kurtuluş
azmi
oğlum adam olacak
çözülmeler
ateşböceği
merdoğlu
aşık oldum
kızlar sınıfı
üç istanbul
hababam sınıfı güle güle
ittihat ve terakki
gül hasan

Dar Alanda Kısa Paslaşmalardaki Hacı rolüyle Siyad,İstanbul Film Festivali ve ÇASOD tarafından en iyi erkek oyuncu seçildi
özellikle Ekmek Teknesindeki Nusret Baba karakteriyle geniş kitlelere ulaşmış ve izleyen herkesin gönlünde taht kurmuştu

Kurtuluş ve Cumhuriyette İsmet Paşayı o kadar muhteşem canlandırmıştı ki İsmet Paşa deyince aklıma hep Savaş Dinçelin o güler yüzü geliyordu
bugün İsmet Paşayı ikinci kez yitirmiş gibi olduk


bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
geceler uzar hazırlık sonbahara

Allah rahmet eylesin,geride kalanlara baş sağlığı ve sabır versin
mekanı cennet olsun
onu onla analım

müthiş oynadığı Dar Alanda Kısa Paslaşmalardan bir sahne
"ressam olur insanlar başkalarının kalbini kazıya kazıya, ya da resim olurlar senin gibi kazına kazına" diyordu
ama hakikaten "niye böyle oldu be abi"

http://www.youtube.com/watch?v=1IO8rdwCSso

http://www.youtube.com/watch?v=IFFn6l-b3_s

keşke bugün de bir rüya olsaydı




Herkese İyi Bayramlar

Başta ülkemizin olmak üzere tüm İslam coğrafyasının kurban bayramı kutlu olsun
nice bayramlara

19 Aralık 2007 Çarşamba

Alex's Eleven


FBTVnin her hafta ekranlara gelen ve Fenerbahçe Futbol takımı kaptanı Alex De Souza'nın konuk olarak katıldığı "Kaptan Köşkü"nün dünki yayınında sunucu Fatih Demirkol Kaka'nın Dünyada Yılın Futbolcusu ödülünü almasından açılan muhabbette Alexe göre dünyanın diğer en iyilerini sordu
o da Kaka'nın yanısıra Riquelme,Ronaldinho ve Messinin adını verdi
Demirkol daha da geyiğe sararak Alex'ten Şampiyonlar Liginin en iyi 11'ini istedi
duygusal davranmamak için Fenerbahçeden futbolcu almayan Kaptan De Souza'nın 4-4-2 görünümlü kadrosu şöyle

Dida

Cafu - Ferdinand - Juan - Sylvinho

Pirlo - Deco - Kaka - Messi

Ronaldinho - Ronaldo

Futbol lugatında pek fazla defansiflik bulunmayan Alex De Souzanın kadrosunun da dibine kadar hücumcu olmaması olmazdı heralde
gerçekten göz kamaştırıcı ama yine de normal şartlar altında (1 atm basınç ve 0°C'de) bu kadronun başarılı olamayacağı aşikar yani
öte yandan Danny Ocean'ın kadrosu daha iyiydi bana göre
bence yani

18 Aralık 2007 Salı

74 yıl önceden bir derbi enstantenesi

Tarih 23 Şubat 1934
Fenerbahçeli Hüsamettin ve Galatasaraydan Lütfü yumruk yumruğa kavga halinde
günümüzden tek farkı
yanyana maç izleyen seyircilerin olaya müdahil olmamaları

Mazinde bir tarih yatar

solda Ordinaryüs Lefter,ortada İslam Çupi ve sağda Mehmetçik Basri

Papazın Çayırından MABED'e










Serkan Acar



12 sene giydiği Fenerbahçe forması için canını dişine takmış mücadele eden bir resim
67/68 ve 69/70 senelerinde şampiyonluk yaşayan Fenerbahçe kadrosunda da bulunan Serkan Acar daha sonra Fenerbahçe spor kulubü içinde görevlerde bulunmuş kulüp müdürlüğüne kadar yükselmiş
hakkında çok fazla birşey bulamadım
fakat onu bir de Alaattin Metinden dinleyelim

Serkan Acar, Fenerbahçe Kulübü'nün temel taşı. Onun kadar çalışkan, onun kadar herkesle diyalog içinde olan, sevilen bir kişi daha yoktur. Bir kişiden bile Serkan Acar için kötü söz duymadım. Serkan Acar'ın bir başka güzel yönü daha var. O da, çiçek, ağaç sevgisi. Bugün Samandıra, Dereağzı Tesisleri yemyeşilse bunlar hep Serkan'ın sayesinde olmuştur. Beş bin ağaç dikti. Önerim, bu kadar çok ağaç diken, yeşili seven Acar'a Çevre Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Tema Vakfı, hatta İstanbul Valiliği ödül vermeli.

Mehmetçik Basri



"Tuncay ruhunu gönder" diyenlere ithafen.
Basri Dirimlili...nam-ı diğer Mehmetçik Basri. Futbolumuzun gelmiş geçmiş en iyi oyuncularından biridir.1929 Silistre doğumlu Mehmetçik Basri,1951 yılında Eskişehir Demirspor'dan Fenerbahçe'ye transfer olmuştur. çubuklu formayı ilk kez 29 Mart 1953'te bir Vefa maçında giydi. Savunmanın solunda oynardı, sakatken dahi çıkıp maça devam etmesi adının başına Mehmetçik lakabını getirdi. 27 defa Milli formayı giydi.1952'de olimpiyatlara giden ilk Türk Milli Takımı'nda görev yaptı 1963 senesinde futbolu Fenerbahçe'de bıraktıktan sonra çeşitli takımları çalıştırdı, Fenerbahçe'de yardımcılık görevlerinde bulundu. 1999 yılında vefat etti.





efsane maratondan alıntıyla başladım başka bir alıntıyla noktalayayım
ondaki hırsın,cesaretin,mücadelenin,savaşçılığın onda biri şu an ki fenerbahçeli futbolcularda olsa acaba neler olur dedirten,şu an resmi fenerbahçe tribünlerinde dalgalanan efsane fenerbahçe futbolcusu.nur içinde yatsın.

Veysel Hoca (TOZA)



1932 doğumlu yugoslav futbol adamı. futbolculuk kariyeri boyunca voyvodina ve sampdoria takımlarında oynamış, 37 kez giydiği yugoslavya milli takımı forması ile 1954 isviçre dünya kupası kadrosunda yer almış ve 1958 isveç dünya kupası maçlarında oynamıştır.

takım çalıştırıcılığına 1965'te avusturya'nın klagenfurt takımında başlamış, 1969-1971 arasında brezilya'nın santa fe, 1971-1974 arasında kolombiya milli takımı, 1974-1976 arasında ülkesinde voyvodina, 1976-1980 arasında yunanistan'da olympiakos takımlarını çalıştırmış, bu takımla 1980'de lig şampiyonluğunu kazanmıştır. 1980-1982 arasında apollon atina, 1982-1984 arasında da yugoslavya milli takımında görev yapmış, milli takım ile katıldığı 1984 avrupa futbol şampiyonasında başarılı olamamıştır.

1984-1985 sezonunda fenerbahçe'yi çalıştırmış ve lig şampiyonu yapmış, ertesi sezon tekrar apollon takımına dönmüştür. kısa bir süre italya'da çalışmış, 1987-1988 sezonunda aek takımını çalıştırmıştır. ertesi sezon tekrar fenerbahçe takımını çalıştırmış ve 103 golle Türk Futbol atrihinin bir sezonda en fazla gol atan takımı ünvanıyla beraber bir kez daha lig şampiyonluğunu kazanmış, 1989-1990 sezonunda ise lig ikincisi olmuştur. 1996-1997 sezonunda kısa bir süre daha Rıdvanla beraber Fenerbahçede görev yapmıştır.

hakkında duyduğum en garip şey ise at yarışı mevzusu oldu
bilmiyorum ne derece doğru

baştaki resim gelişim spor dergisinden alınmıştır
derginin yorumu ise şu şekilde

"Veselinoviç'in şampiyonluğu Beşiktaş'tan çalmasını polis bile engelleyemedi.
Fenerbahçeyi her çalıştırdığında şampiyonlukla kucaklaşan Veysel Hoca birkez daha şampiyonluğa ulaşırken..

ayrıca 3-0 ilk yarıyı yenik kapattığımız maçta Ali Samiyende Gassarayı 4-3 yenen takımın başında da o vardı

ve tabi o zamanki en ağır galibiyetimiz olan 5-1 de onun zamanındaydı




The things you own end up owning you


Mobilya satın alırsınız. Kendinize dersiniz ki, bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe. Kanepeyi alırsınız ve sonraki birkaç yıl boyunca, hangi işiniz ters giderse gitsin, en azından kanepe sorununuzu çözmüş olduğunuzu bilirsiniz. Sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız. Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin sahibiniz olur.


Chuck Palahniuk - Fight Club

Daniele De Rossi - Adidas 2007 Predator collection




Kitano'dan şiir gibi film



CNBC-e'de bu akşam, 22. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde de gösterilen "Bebekler'' adlı film ekrana geliyor. Venedik Film Festivali'nde "Altın Ayı'' ödülü kazanan yapım, eleştirmenlerin bir şiire benzettiği, muhteşem doğa görüntülerine sahip.

Hem kurgusuyla, hem de görsel açıdan izleyenleri etkileyen film, aşkın mantığa üstün geldiği, acının, hüznün ve kalp kırıklığının hüküm sürdüğü iç içe geçen üç öyküden oluşuyor. Yönetmen Takeshi Kitano 'nun imzasını taşıyan film, Japon estamplarını andıran görüntüleri, renkleri, müzik ve kostümleri, şiirsel atmosferiyle meraklısını anında içine çekiveren, zarif, incelikli, esprili bir çalışma.

Görkemli bir görsel zenginliğin eseri olan "Bebekler'', üç dokunaklı aşk hikâyesini anlatıyor. İlk bölüm, çalıştığı işyerinde, patronun kızıyla evlendirilmenin eşiğindeki bir gençle, bu gelişme yüzünden intihara kalkışan sevgilisinin hikâyesinden oluşuyor.

İkinci hikâye, vaktiyle, pişirdiği yemekleri buluştukları parka getiren, sevdiği, ama işi gereği terk ettiği kızı yıllar sonra yaşlı bir kadın olarak bulan, bir yakuzanın öyküsünü anlatıyor.

Son bölümde ise, çok ünlüyken bir kazada tek gözünü yitirince inzivaya çekilen bir pop yıldızıyla, ısrarla izini sürerek kapısına dayanan, sadık bir hayranının öyküsü anlatılıyor. Yönetmen Kitano'nun, aşka özgü bencilliği ve bütün o değişken ruh hallerini, olanca dokunaklılığıyla, masalsı görüntülerle, şiir gibi ve bilgece resimlediği filmi "Bebekler'' , görüntü-müzik uyumundan doğal mekân kullanımına ve özenli kostümlerine kadar alçakgönüllü bir başyapıt. * CNBC-e, 22.00


(alıntı-Cumhuriyet TV servisi)

Ekim ayının Altın Adamı Gökhan Gönül

bir ödül haberi de havasına suyuna taşına toprağına bin can feda bir tek dostuna yurdumdan
Türk Kalp Vakfı tarafından Ekim Ayının en iyisi Gökhan Gönül seçilmiş
kardeşim elin oğlu Fifa'ca yılın oyuncusu seçilmiş sen ne diyorsun diye mırıldanmayın
o başka bu başka
hele Gökhanın bir sene içinde ikinci ligden gelip ligde ve şampiyonlar liginde gösterdiği performans takdire şayan
düşünsenize PSV maçında Koeman sol açıktaki forveti Farfan'ı sağ açığa çekmek zorunda kaldıydı
yani Gökhanı geçemedim bari Carlosu deneyeyim dedirtti adamcağıza
Gökhan Gönül'ün 232 oyla 8. 9. ve 10. haftayı kapsayan Ekim ayının altın futbolcusu seçildiği dün akşam Ayın Yöneticisi Trabzonspor'dan Zeyyat Kafkas, Ayın Altın Antrenörü Fenerbahçe'den Arthur Zico, Ayın Altın Hakemi Fırat Aydınus, Ayın Altın Kalpli Futbolcusu ise Fenerbahçeli Roberto Carlos seçildi

FIFA yılın oyuncusu : Kaka Leite



FIFA'nın her sene milli takım teknik direktörleri ve kaptanlarının oylarıyla belirlediği Dünya Yılın Futbolcusu ödülünün sahibi Milan'ın süper yıldızı Kaka Leite oldu
France Football'ın Altın Top ödülünü daha yeni vitrinine koymuştu ki bir de bu ödül geliverdi
ne diyelim bence haketti
lakin listede ikinci Ronaldo olurken üçüncü Messi oldu
hah benim itirazım buna
ne yapmış bu arkkadaşlar da bu listede yer almış
Messinin takımı ne ligde ne Avrupada ne de ülkesinin milli takımı başarılı olmuş
Roonaldo arkadaşımız da Premier Lig şampiyonluğu kazanmaktan başka birşey yapmamış
ee Kaka da Avrupa Şampiyonluğu kazandı diyeceksiniz
olsun çok büyük bir başarı olduğu aşikar yine de

Kaka 1047, Messi 504 ve Ronaldo 426 puan almış
Ricardo Kaka Izecson dos Santos Leite'nin dünyanın en iyisi seçildiği gecede vatandaşları Pele ve bağyan futbolcu Marta da ödüle layık görülmüş
Milli Takımımızın teknik direktörü Fatih Terim
1.Kaka
2.Messi
3.Henry
derken milli takım kaptanı Hakan Şükür sıralamayı tutturmuş
onun listesinde
1.Kaka
2.Messi
3.Ronaldo
helal olsun valla


gör bu çocuğu Fatih hoca


ismisi Ali Turan
1983 doğumlu yani ne oluyor 2007 dersek 24 oluyor di mi
evet 24 yaşında
boyu 1,86 kilo 79 olan bir defans oyuncusu
stoper mevkisnde oynayıp 5 numarayı giymekte
ha pardon Kayserispor'da söylemeyi unutmuşum

kendisini ilk olarak evvelsi sene Erciyes Beşiktaş Fortis Türkiye Kupası maçında izlemiştim
daha önce de mutlaka görmüşümdür
Fener maçlarında pek dikkatimi çekmemişti haliyle
lakin tarafsız aslında az biraz da taraflı izlediğim kupa finalinde hakem hatalarıyla hakettiği kupayı alamayan Erciyessporun defansında dikkatimi çekti
soğukkanlı oluşu oyun kurma becerisi,zamanında hamleleri,sezgileri
kısacası bir defans oyuncusunda bulunması gereken her şey var onda
Erciyes küme düşünce en çok onun için üzülmüştüm
neyseki Kayserispora döndü ve onu izlemekten mahrum bırakmadı bizleri
Kayserinin maçlarını sırf onu izlemek için takip ediyorum
Kayserililer akıllı adamlar olarak bilinir
Alinin sözleşmesi uzatmalarından belli
2010 yılına kadar da sözleşmesi uzatılmış durumda
milli takımımızın en büyük sorunlarından biri defans hattında malumunuz
bence en kısa sürede milli takıma kazandırılmalı Ali Turan
başarılı performans sergileyeceğine eminim
ve o gün "ben demiştim" diyeceğim gururla inşallah